KAZANDIK AMA DİKEN ÜSTÜNDE MAÇ İZLEDİK!

Geçmişte uzun yıllar kalemizi koruyan Göksel Gencer’i genç yaşta kaybetmenin üzüntüsünü yaşadık. Takımımızda bunu anlatan bir pankartla çıktı sahaya. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine de sabır diliyorum.

İkinci yarının sahamızda ki ilk maç, taraftarlar çok ilgi göstermedi denilse de 15 bine yakındı.

Kadro da değişiklikler vardı. Onur, Oğuz ve Kubilay onbir de başlamıştı. Erhan yedekti ve çift forvetten vazgeçmişti ki hele de kendi sahasında oynadığımız maçta neden bunda ısrar etmedi diye düşünüyorum Onur, Samet ve Kubilay’ın gole yakın ayak olmalarıydı sanırım.

Maça hızlı başladık baskılı başladık ve bunun için atakları sıklaştırdık. Gole yakın pozisyonlarımız ilk dakikadan itibaren vardı.

Abdülkadir kale önünde ki kafa vuruşunu kaleci güzel kontrol etti. Baskımız devam etti. Kubilay’ın şutu vardı yine auta giden.

Ceza alanına yakın yerde kazanılan serbest atışta Abdülkadir’in attığı şut ile öne geçtik. Bu golün sevincini çok fazla yaşayamadan uzun topla buluşan Kadir’in aşırtma vuruşuyla rakip beraberliği sağladı.

Gümüşhanespor çok sert oynadı. Çok sarı kart gördü. İlk yarı da on kişi kalması gerekiyordu ki hakem Samet’e yapılan faulü devam ettirdi. Yine yediğimiz golden önce Samet’e ceza alanında yapılan faulde penaltıyı es geçti.

Yine daha evvelden hatırladığımız maçlarda ki gibi rakip yara alan oyunu yığmayı başardık. Bunun karşılı golü bulamadık. Üst üste pozisyonlar ürettik. Maçın bir ara bölümünde rakip oyunu dengelediyse de bunu aşmayı başardık.

İlk yarıda Abdülkadir’i golün dışında topla buluşturmayı başaramadık. Kubilay ve Onur’un şutlarını izledik.

İkinci yarı başladığında Abdülkadir daha çok topla buluştu bunu semeresini de pozisyonlar üreterek almayı başardı. Nihayetinde de Abdülkadir’e yapılan faul ile sezonun ilk penaltısını kazanmış olduk.

Onur, şık bir şekilde topu ağlara gönderip takımını öne geçirdi.

Golün etkisiyle de topa daha çok sahip olan taraftık. Ancak skoru üretecek pozisyonları bulmamıza rağmen farkı artıramadık. Samet’in ofsayttan iptal edilen golü yine çok tartışılacak.

Keçiörengücü maçında yanlışlarıyla tanıdığımız Hakem Ferhan Kestanlıoğlu, neden atandığına ilk andan itibaren anlam verememiştik! Herhalde kendini affettir dedi TFF ama maça atanması yanlıştı.

Burada Samet ve Kubilay’a biraz daha bireysellikten kurtulmaları gerekiyor diye not düşmek istiyorum. Çünkü her ikisi de daha net paslar varken şutu düşündüler. Diğer taraftan Samet çok çalıştı ama birkaç pozisyon ile daha garanti oynalıydı dedirtti.

Yine oyuna sonradan giren Enes’in kale önünden topu auta dikmesi, topu çok rahat ayağından çıkararak pas verecekken topu ayağında fazla tutup pozisyonun ölmesine sebep olması tepkilere neden oldu. Aman be kardeşim! Kaldır kafanı bak etrafına yada dikine git faul mü alıyorsun penaltı mı alıyorsun yoksa şut mu çekiyorsun? Yap birini ama kararsız kalma!

Maçın son dakikaları geldiğinde rakip on kişi ama biz yine aynı telaş aynı stres. Atın 3’ü de rahatlayalım. Çok gol pozisyonu bulma meziyet değil, bunları gole çevirmektir önemli olan. Skor üretmezseniz zaten bir anlamı olmuyor.

İki kez net pozisyon buldu rakip. İlki 65 de şutları az farkla auta gitti, diğeri uzatma anlarında ki topu güç bela kornere gönderdik.

Abdülkadir’i kutlamak gerekir. Gerçekten çok çabuk uyum sağladı ve maçın da önemli ismi oldu. Önce serbest atıştan usta işi gol attı. Penaltı yaptırarak da takımın galip gelmesinde önemli rol oynadı.

Burada şunu da belirtmek gerekiyor eğer böyle bir forvetiniz varsa daha çok ona oynarsınız, kale içine gelişi güzel ve topu şişirerek gitmezsiniz. Ya derinlemesine yada onun bulunduğu yerlere orta yaparak forvetinizi çalıştırırsınız. Aksi halde arıların bal yapmaması gibi bir görüntüye sebebiyet verirsiniz ki özellikle ilk yarıda durum böyleydi.

Maçın bitiminde galip takım ıslıklanır mı oluyor işte. Taner Hoca, hafta içi çok tartışıldı. Kulüpten net açıklama gelmedi ama bazı isimlerle görüşüldüğü basına sızdı. Tüm bu atmosferde maça çıkmakta kolay değildir.

Bize göre rakip çok rahat kazanabileceğimiz bir takım ama hem Amed maçı mağlubiyeti, hem taraftarın hoca için kazan kaldırması hem de bazı isimlerin dolaşması konsantreyi etkiler. Ben biraz da buna bağlıyorum bocalamaları.

Futbolcularımızın golden sonra hocaya gitmesi, hoca’nın basın toplantısını bir cümleyle bitirmesi kafalarda soru işaretleri oluşturdu.

Düşünün galip geliyorsunuz, rakipleriniz puan kaybetmiş ama huzurlu ve mutlu değilsiniz. Futbolcularımızın her ne olursa olsun insiyatif almaları ve sahaya çıktıklarında daha arzulu ve istekli oynamaları gerekiyor. Ayrıca konsantrasyon da maç bitimine kadar olmalı dedirten bir maçı daha geride bıraktık.

Öyle sanıyorum ki fark iki üç olmadan hiçbir zaman son dakikalarda rahat olamayacağız!

HESAPTA YOKTU!

20 Ocak 1989 Tarihini unutmak mümkün mü? Kazada vefat edenlerimizi rahmetle, hayırla ve özlemle anıyorum.

Kazanın akabinde yaşadıklarım halen taptaze, Büyük Cami’deki cenaze töreni…çok büyük acı çok..Neyse 30 yıl olmasına rağmen unutulmaması ve her geçen yıl daha da kalabalıklar şeklinde anılması çok daha anlamlı…Varolun büyük SAMSUNSPOR TARAFTARI!

Hazırlık kampını çok iyi değerlendirmiş takım olarak gitttik Diyarbakır’a.

Öyle ki iki 1. Lig takımını adeta sahada pes ettirerek yenmiştik.

Takımımızdan öyle emindik ki skor tahmini yapmak güçtü ama galip geleceğimizden kimsenin kuşkusu yoktu. Öyle ya takım çok iyi bir kamp dönemi geçirmişti.

Maçın sahada oynandığının gerçeğini yaşadık bu maçla birlikte. Aslında bunu daha evvelden de biliyorduk ama her neyse unutmuş gibiydik.

Önceki yazımda uyarmıştım Tamer Hoca’yı, kredin az ve asla mazeret kabul etmeyiz diye.

Bir uyarı daha vardı daha cesur oynamalıyız ve toptan korkmamalıyız diye. Ayrıca çift forvet mutlaka olmalı diye.

Çift fovet daha iyi kullanılmalı. Elbette formda bir Erhan Şentürk’e kimse itiraz edemez. Ancak o kanatlardan etkili olamıyor ve daha ortaya yakın oynamalıydı.

Takım sahada futbol resitali sunmak derler ya öyle duruyordu maça başlarken. Ama rakip öyle değildi. Dişe diş mücadele, gerekirse tüm pislikleri yaparım ama bu maçı alırım havasındaydı. Nitekim öyle oldu ve maç boyunca da bu devam etti.

Rakip öne geçmeden evvel golün zaten sinyallerini veriyordu. Benzer pozisyonda golleri ofsayttan iptal oldu ama her nedense aynı yerden kullanılan serbest atıştan kalemizde golü engelleyemedik.

Golden önce Samet’in mutlak gollük pozisyonu vardı. Böyle bir deplasmanda buldun mu atacaksın.

Devre biterken ters kafa vuruşuyla beraberliği sağlasakta rakibin direncini kıramadık ve uzatmalarda gelen gole engel olamadık.

İkinci yarı başladığında da ilk yarıda olduğu gibiydi. Değişen bir durum yoktu. Uydurma bir penaltıyla gelen 3. gol işimizi daha da güçleştirdi.

Abdülkadir’i nihayet görebildik ve onun golüyle fark bire inmiş olsada sahadan mağlup ayrılmayı engelleyemedik. Rakip golden sonra on kişi kalmıştı ama biz bunu lehimize çeviremedik.

Maçın akabinde Taner Hoca’nın yaptığı açıklamalar zaten sosyal medyada “istifa” çağrılarının daha da alevlenmesine yol açtı.

“Diyarbakır’ın fiziki şartlarından dolayı çocukların üzerinde zaten bir korku vardı ve bunu dağıtmaya çalıştık!”

Bu açıklamayı kime göre neye göre ve hangi duyumlara göre yaptı Taner Hoca. Ayrıca kendisi de orada o ilde ve takımda çalışmış biri. Bu tür açıklamalarının nerelere varacağını hesap etmeliydi.

Hiçbir şekilde mazeret kabul görmez bir mağlubiyeti bu şekilde basit gerekçelere sığınarak anlatmanız mümkün değil.

İsmail Uyanık’ın olaya müdahil olacağını düşünüyorum. Mutlaka hem futbolcular hemde teknik heyet ile görüşmeden acil bir karar alacak bir kişi değildir.

Futbolcularımızın da doğrusu ne düşündüğünü merak eder olduk. Herşey iyi giderken bu durumda kimler sorumluluk alacak? Ayrıca hepsinden önemlisi olası bir teknik adam değişikliği ne götürür ne getirir?

Öyle ya şuan ligleremizin geneline baktığımızda bir iki takım dışında değişikliklerin çokta fayda getirmediği görülüyor. Manchester United teknik direktör değişikliğinde 7 de 7 yapmasını örnek almayacaksak. Hoş orada da başka işler döndüğü gibi bizde de yoksa.

Bu güçlü kadroyla uzun bir seri galibiyetler beklemek hayal değil, olmamasına da mazeret bulmak artık imkansız!

İş kazası istemiyoruz demiştik ama daha yolun başında yaşadık!