NE UMDUK NE BULDUK!

Eskişehirspor’un durumu malum. Ekonomik kriz, puan silme ve futbolcuların devre arasında çözüm bulunmaması durumunda takımdan ayrılacak söylemleri. Bunları geçmişte yaşamış bir kulübüz. Onları en iyi bizler anlarız.

Tüm bunlara eyvallah! Ancak sahada mücadele ediyorlar. Takımları adına puan kazanmak için ter döküyorlar. İlk dakikalarda biraz olsun rakip alanda gol aradık. Ayite’nin ara pasını Gökay değerlendirse ne olurdu bilinmez ama o pozisyonun dışında da maç bitiminde aklımızda kalanda yok açıkçası.

Hücum yönümüz etkili değil diyoruz. İşte rakip takım örneği. Onlarda çok gol yiyor ama aynı zamanda atıyorlarda. Bizim iki katımız gol attıklarından belli değil mi?

Bruno-Erkan-Ofeodu üçlüsü takımlarını sırtlıyorlar. Aldıkları galibiyetle bize yaklaştılar. Zaten maç kazanamayan görüntümüzle yukarıları hedeflerken alt sıralardan kurtulmaya uğraşacağız bu gidişle.

Yenilen goller evlere şenlik! Maalesef onlar bizi iyi çözmüş. Maçtan maça değişen defans özelliğimiz bizleri zor durumda bırakmaya başladı. Hele de kalecinin degajı sonrası Bruno’nun uğraşı ve sonrasında attığı gol. Kime kızalım? Furkan’a mı yoksa defansa mı?

Sezonun ilk maçlarından itibaren yazıyorum. Hatta ilk izlediğim Ankaragücü ile oynanan hazırlık maçında dahi yazmıştım “Biz bu takımla rahat maç kazanamayız!” Özeti bu aslında. Bu takım kurgusunda, elbette yönetimin Alpay’a verdiği iplerin acısını çekiyoruz.

Yönetimin bu konuda hatalı olduğunu da geçmiş yazılarımda yazdım. Arşivlerden bakılabilir. Lakin durum şuan bunu tartışma meselesi değil. Bu futbolcularla yola devam edilecekse. Bunun için gerekli tedbirler biran evvel alınmalı. İşin garip tarafı geçmişte bunun yarısı olan özellikte takımla bu ligi sırtlamıştık. Ancak oyuncu seçeneklerinde ki özellikle yabancılardan gerekli verimi alamadığımız ortada.

Başkan ve yönetime ‘istifa’ sesleri yükseliyor. İyi de bu durumda aday var mı aday? Sorusu geliyor akla. Bence bu şartlarda öyle futbolu bilecek, yönetim tecrübesi olacak birinin aday olması ki birazda parası olacak bu mümkün gözükmüyor. Yine de belli olmaz! Öyle ya burası Samsun! Çıkar biri diyenleri duyuyorum. Öyle ya son 14 yılda ne başkanlar gördük. Ne kongreler yaşadık. Bir ikisini çıkarın salonlar boştu beyler!

Yönetim belki hem güven tazelemek hemde şehrin nabzını yoklamak için kongre kararı alır mı onu da bilemeyiz. Ama acilen çözülecek konu bu takımın adam gibi futbol oynaması gerekliliğidir. Engin Hoca, pozitif açıklamalar yapıyor. Üst üste galibiyetler alırsak play-off potasına gireriz diyor. İyide bizde onu bekliyoruz ama bu takımda o ışık var mı önce bunu bir kere çözmemiz gerekir.

On dört maçta sadece 3 galibiyet ile bu iş olmaz ve yürümez. Takımda öncelikle mücadele gücü olacak. Adam eksilten rakibini ekarte edip boş alan oluşturacak. Daha forvetine pozisyon hazırlayamayan bir takımız. Rakip kalede baskı kuramıyoruz. Ortalara bakın hangisi işe yarar. Derinleme pas o kadar az ki istatistik yapılsa birçok takımın gerisindeyizdir. Kibar futbol ve yürüyen futbol ile galip gelinmiyor Engin Hoca.

İstabulspor maçını yazmadım. On kişilik takımı yenemedik, öndeyken maçı zar zor berabere bitirdik. Hakemin uydurma penaltısı sonrası birde vermediği penaltımız vardı. İyide bu maça, binbir umutla çıktık sahaya “Ne umduk ne bulduk!”

Burada en haklı olan taraftardır. Takımlarını yalnız bırakmamak adına gelmişler stata. Ne yapsınlar. Böyle bir rezilliğe şahit olmak durumunda kaldılar. Yazık olan anlara ve umutlarına oluyor. Haliyle birçoğu stadı erken terk etti. HAKLILAR!

Her maç bir umuttur! Ancak bunu bizlere inandıracak futbolculardır. Onların sahadaki performanslarıdır. Maalesef takımda onlara büyüklük yapacak bir futbolcu eksikliğide var. Bunun önemini gün geçtikçe daha çok hissediyoruz.

 

Bir yanıt yazın