NURULLAH’IN GECESİ!

Çıkışta olan takımımız güçlü rakibi karşısında nasıl bir oyun ortaya koyacak dorusu hepimizin merak konusuydu. Maçı alır mıyız? duygularının yanında uzun zamandır kritik maçları alamamış bir takımdık.

Hafta içinde taraftarların kendi aralarında yaptığı organizasyonlar çağrılar derken maça bu sezonun en yoğun ilgisi oldu. Kendilerine şükranlarımızı sunuyoruz. İşte böyle olmalı.

Futbolcularımız oyuna hızlı başladı. Maçı istediklerini önce tribünlere sonra da kenar yönetime göstermiş oldular.

Rakip Ankaragücü son deplasman mağlubiyetlerini biraz olsun önlemek için önce beraberlik sonra da olursa galibiyet düşüncesindeydi. Oyun pozisyonlardan çok ikili mücadelelerin maçıydı.

Bir çok kez duran oyuna hakem de bazen ilginç kararlar vererek oyunu soğuttu. Yine de fena yönetmedi diyebiliriz.

İkinci yarı rakip daha hızlı başladı ve mutlak golü Nurullah çıkrattı. Bu maç bir bakıma onunda maçı oldu. Nurullah ilk yarıda olduğu ikinci yarıya da çok iyi başladı.

Skoru tutan kurtarışlar yaptı Nurullah. Yine Yasin kendi hatasını telafi etti bir başka pozisyonda..

Polat çok çalıştı ama daha var gelişmesi gerekiyor. Yine bir bakıma Fofana’ya yerini bırakırkende maçın da gidişatının habercisiydi. Tribünlerde hareketlendi onun oyuna girişiyle. Nitekim öyle oldu. Oyunun cephesi bir anda değişti. Son dakikalarda yarı sahamızda geçmeye başlayan oyun bir anda rakip alanda oynanmaya başlandı.

Rakip gol ararken ki beklediği penaltı pozisyonu için o verilse çok yanlış olurdu. İşte Fofana öne sürdüğü topta tartışmalı adam Yasin’e verdi o da ustalığını konuşturdu ve takımını öne geçiren golü attı.

Golden sonra haliyle rakip daha fazla gelecekti üzerimize. Serbest atış sonrası bu kez Eren’in kafasına dur dedi Nurullah. İşte atan ile tutanın iyi olacak söyleminin hayat bulmuş haliydi bu maç.

Yine acayip bir pozisyon vardı. Nurullah çıktı defans dokunamadı ama yine de uzaklaşan bir top oldu kalemizden.

2. Golü ararken önce Cihan’ın şutunu sonra Tomane’nin şutunu ard arda engelleyen kaleciyi izledik. Uzun soluklu olacağı benzeyen maça hakem de bol bol uzama gösterdi. İlk kez korner sonrası bu sezon gol bulduk. Çok kritik dakikada geldi. Berk’in o kafa golü.

Nurullah gecenin yıldızlaşan ismiydi kuşkusuz. Yine hepsi de özverili çalıştı. Hasan’ı anlamaya çalışıyorum. Özellikle oyunun genelinde çok yoktu. Olduğu dakikalarda da neler yapacağını biliyoruz. Ancak bir çek etse kendisini iyi olur. Netice de 55 numaralı forma üzerinde.

Yasin için gol iyi oldu. Bence çok fazla yükleniliyor ona. Gol attığı için değil. Netice de çabalıyor. Kaçak güreşmiyor. Taraftarın önünde de hırslı oynadı. Gol kaçırdı ama attı. Fofana’ya teşekkür borçlu bence.

Tomane, ilk yarıda atabilirdi dengesi bozuldu, ikinci yarı oradan atacaksın derler bizde. Yine de hiç sırıtmayan oyunu ve sahada duruşu var.

Hepinize sonsuz teşekkürler. Kritik bir galibiyet geldi. Hafta içi bunu Boluspor galibiyetiyle taçlandırmak zamanı. Zoru geçtik şimdi bunu daha da büyütme zamanı.

Son olarak Ankaragücü taraftarlarından unutulmaz bir isim olduğunu yine o camiayı bilen bir dostum söyledi; İsmail Akkaya’ya Allah’tan rahmet dilerim. 3 ay evvelde oğlunu kaybetmiş kendisi şimdi oğluna kavuştu. Acılı ailesine de sabırlar dilerim.

HEDEFİMİZİ YÜKSELTTİK!

Altınordu geçen sezon canımızı oldukça yakan bir takımdı. Hem ligde kaybettiğimiz puanlardan hem de playy-offlarda bize çelme takan takım olmasıyla aklımızda epeyce yer ediyordu. Sempatisi olabilir bir çoklarının ama bizim için beynimizi kemiren kurt misaliydi oynadığımız maçlar açısından.

Elbette her sezonun hikayesi farklıdır. Onların durumu da bu sezon içaçıcı değil. Adeta ligin altına demir attılar. Hoş bize bir güzellik yapıp Ankaragücü’nü yenip haftalar sonra galibiyetle tanışmışlardı. Yine de bir acımız vardı onlara karşı yüreğimizde.

İlk yarıyı bu kez daha üstün oynadık. Daha çok gol arayan ve pozisyonlar üreten takımdık. Ahmet İlhan’ın sarı kart cezalı olmasını değerlendirmemiz gerekiyordu. Belli ki forvet hattı rakibin zayıflamıştı. Bu durum sahada oldukça belirgindi onlar adına. Bizim adımıza da olumlu bir durumdu.

Hasan’ın kaçırması, Saviceviç’in kaçırması derken Soner ile başlayan atakta Yasin’in adrese teslimi Tomane’nin göğsüyle akıl dolu pası ve Saviceviç’in müsait yerden şutuyla öne geçtik.

Golden sonra da rakip alanda daha çok görüldü. Altınordu’ya verdiğimiz pozisyonlar defansımızda ve kalecimizde eridi bu yarıda.

İkinci yarıya rakip daha istekli başladı. Nurullah çok iyi kapatarak mutlak golü önledi. Yine rakibin şutları her ne kadar karavana olsa da oldukça etkiliydi. Kale direğine yakın geçti bir çoğu.

Oyun üstünlüğünü rakibe vermiş olsak da yine de kontrollü oynadık. Yasin’i beğendim ben bu maçta. İstekliydi takıma yön verdi. Poziyonların içindeydi. Yine Saviceviç sadece gol atması değil oyunu yönlendirmesi de göz kamaştırıcıydı.

Fofana için artık diyecek bir şey yok. Gol kaçırıyor ama pozisyonlar hazırlıyor da. Fuat hoca rahatsızlığı nedeniyle 11’de başlatmadık dedi. O halde geçmiş olsun diyor fedakarlığını da bu taraftar unutmaz diye belirtiyoruz. Son bölümde oyuna girmesine rağmen bu kez kaçırmadı. Kendi hazırladığı pozisyonda yine Tomane’nin akıl dolu pasıyla ve kendi becerisiyle skoru belirledi.

Bu gol kendisi içinde çok iyi oldu. Tomane için yükselen performansı gol atması attırmasıyla büyük katkılar yapıyor. İsteği ve arzusuyla da takım arkadaşlarına çok iyi örnek oluyor kuşkusuz. Geçen haftaki başlığı ona atfetmiş olmam boşuna değildi Tomane’miz var bizim diyerek.

Artık bu galibiyet ile ve rakiplerin de puan kaybetmesiyle ilk ikiye göz kırptık. Göz kırptık diyorum çünkü o kadar yara aldık ki skor ve puan olarak düşünün kaybedilen kredileri daha birazını topladık. Çünkü, lüksü yok bu takımın puan kaybına.

İyi şeyler var. 2 maçtır gol yemeden kazanmak (aman nazar değmesin) çok önemli mesela. Bu lig böyle aslında. Yani iki yerim 3 atarım değil. Gol yemeden maçı nasıl alırım hesabı. Fuat Hoca çok eleştirildi. Ancak gözle görülür şekilde takımı toparladığı da aşikar. Kredisini tazeledi o da. Hatta puanlar geldikçe üzerinde ki tartışmaları da kırdı. Tabi ki futbol bu. Görüyoruz başka takımlar hemen nasılda puan kayıplarında sevdiklerini acımasızca eleştiriyorlar. İki üç maç verenlerimiz herhalde düşünür. Bir bakıma ummadıkları taş baş yardı. Ama olsun onlarda mutludur bu baş yarılmasından eminim.

Ankaragücü maçı üst sıralara tutunma maçı olacak bir anlamda. Zor mu zor. Kolay ne var ki? Altınordu sıralamada yeri ortada ama kolay olmadı. O günkü futbolcularımızın durumu, kondisyonu, psikolojisi, ayakları ve beyni her neyse o belirleyecek böylesi kritik virajı geçmenin zorluğunu.

Dileriz futbol şansı yine bizden yana olur. Dileriz zorumuz kolay olur ve 3 puan ile ayrılırız sahadan. İzmir’den moralli olarak dönen takımı ve teknik ekibi kutluyorum. Darısı kalan maçlara.

TOMANEMİZ VAR BİZİM!

Adanaspor, son üç maçını kazanarak moralli geldi. Karafırtınalar, bu ligin en usta ismi. Belki de süper ligde şans verilmesi gereken isimlerden. Uzun yıllardır takip ettiğimiz kadarıyla.

Samsunspor, Eyüp maçında ki mücadelesiyle bu maç için bizleri umutlandırdı. Takımımızın oyun anlamında belki de bir tık daha öne geçeceğini umduğumuz bir maçtı.

İlk yarı da beklentilerin aksine durağan bir maç geçti. Temposu düşük oyun anlayışıyla pozisyon kısırlığını da beraberinde getirdi. Buna rağmen Melih ile gole yaklaştık. Kendi kazandığı toptan sonra iyi girdi ceza alanına ama çok kötü bir şut çıkarttı.

Yine Savicevic müsait yerden şutu defanstan döndü. Bu yarıda topları istenildiği gibi defans arkasına olsun aralara olsun yani final paslarını istediğimiz gibi yapamadık. Yine duran topları ki bu tür maçlarda önemlidir iyi kullanamadık.

İkinci yarıya daha coşkulu başladık. Tempoyu artırınca ki bunda Fofana etkisi vardı. Daha çok gole yaklaşan taraf olduk. Fofana ilk denemesinde defans araya girdi bu iyi bir işaretti bizi için. Adeta ilk yarıda uyuklatan oyundan eser yoktu.

Yine pozisyon hazırlatan Fofana bu kez Yasin’e çıkarttı topu ama rakip defans yerinde bir hamle ile mutlak olabilecek gol pozisyonumuzu engellemiş oldu.

Ancak bu kez kazın ayağı öyle olmadı. Yine başrolünü Fofana’nın aldığı pozisyon başlangıcı sonrası Soner’den beklediğimiz o orta gelince ilk yarı boyunca topla ceza alanında buluşamayan Tomane adeta bana böyle gelin der gibi zor da olsa şık bir gole imza atarak galibiyeti getiren golü ağlara gönderdi.

Golden sonra daha kontrollü oynadık. Pozisyon vermedik. Sadece uzak çaprazdan gelen şutun Nurullah’ın kontrollünde auta gitmesini gördük.

Fofana ah fofana ah. O golü kaçırmak senin klasına yakışmadı. Sen de çok üzüldün biliyoruz ama olmadı Fofana maçın yıldızı özelliğine büyük bir bir parıltılı yıldızı olacaktı. Şükür ki hani galibiyetle bitirdik bari dedik.

Yunus dikkatleri çeken isimlerdendi. Yine Saviceviç görünmeyen kahraman gibiydi. Biraz şut özelliğini artırması gerekir o klastaki bir oyuncunun.

Polat, iyi oyuncu. Kendi yaş kategorisinde iyi işler yaptığı muhakkak. Biraz fazlaca iş yapmak istiyorsun o da güzel. Lakin panik oyun görüntüsünde Yunus gibi sakin kalmayı bilmen gerekir. Ah o sağdan atıp soldan geçtin işi tamamlasaydın işte bu çocuk olacak dedim ama biraz daha var. O da olacak yaldır yaldır bir Polat geliyor diyelim.

Altınordu geçen yılki görüntüsünden uzak. Hemde öyle böyle değil. Son 5 maçlarını kayıpla tamamladılar. Ne diyelim inşallah biz de galibiyetle döneriz ve sezonun ilk üst üste maç kazanma serisini elde ederiz. Üst sıralar için artık şart olan da bu seri galibiyetler.

ARTI 1’DE MÜCADELE İÇİN BİZDEN!

Eyüpspor üzerinde yapılan yatırımlarla bugünlere geldi. Kendi halinde mütevazi bir takım olan Eyüpspor, şirketleşmeden sonra gelen yatırımla bugün 1. Ligin en iddialı takımların başında yer alıyor.

İstanbul’un çekiciliği futbol takımları içinde devam ediyor. Anlatmaya gerek yok durum ortada. İşadamları uzakta değil yanı başımda olsun diye takım mı alıyorlar diye düşünmeye başlamadım değil. Bunun içinde İstanbul müthiş cazibeli haliyle. Ne uğraşacaklar Anadolu takımlarıyla yok borcuydu yok taraftarıydı yok şuydu buydu. Baksanıza Başkan Yıldırım az mı uğraşıyor bizimle? Kime derdini anlatabiliyor. Kırk dereden kırk su getiriyor. Başlı başına ele alınacak bir konu bu biz maçımıza dönelim.

Samsunspor olarak hazırlık maçında yine göze hoş gelen futbol ile bizleri yine beklentiye soktu bu maç için. Elbette galibiyet en mükemmeli olacaktı. Lakin eksikler olması bizleri düşündürmesine rağmen yine de umutluyduk bu yatırımlı ve de tecrübeli takıma karşı.

Rakibi anlatmaya gerek yok. Zaten bize karşı favoriydiler. Bizim yol geçen hanı defansımıza her ne kadar balans ayarı yapmış olsa da Fuat Hoca, yine de kafamızda deli sorularla başladık maça.

Nurullah iyi bir başlangıç yaparak geldi buraya. İki maçta ortaya kendini geliştirdiğini göstermişti.

İki takım da kontrollü ve birbirini tartan iki boksör edasıyla başladı. Ara toplar arkaya toplar derken bir iki ısıran şutlar derken uzaktan şutla kalemizde gördük golü. Nurullah o boya rağmen neden yedi bu golü diyenlere boyuna güvendi diyelim. Her zaman söylerim bir adım kaleciler için çok önemlidir. Hele de uzak köşeye giden toplara yapılacak plonjonlar Son yıllarda buna çok dikkat etmiyorlar herhalde yada dedim ya kendine güven.

Golü yemiş ve de yumruk acısı hisseden boksör edasıyla rakip alanda daha çok görülmeye başladık. P.Dibba’yı bir durdurabilsek diye gözlemledim ne yalan söyleyeyim. Hatta Fofana’dan bu etkiyi bekler miyiz? diye not düştüm.

Neyse ki imdada penaltı yetişti. Tomane penaltıyı gole çevirdi ve maça ortak olmayı başardık.

İlk yarıda iyi bir mücadele seyir sevki yüksek bir maç vardı. İki takım da bana galibiyet gerek başkası yalan gibiydi. Sahte oynamadı iki takımda kaçakta güreşmedi. İki takımda birbiri yoklayan set oyununun iyi bir versiyonunu ortaya koyan pozisyon arayan ve bulan bir görüntü vardı.

İkinci yarı da kaldığı yerden devam etti. Rakip bir kez daha öne geçti. Bu kez defans uyudu. P. Dibba gelen pası çok iyi süzerek içeri girdi ve golünü yapmakta zorlanmadı. Genç Yunus iyi bir maç çıkarttı ama bu kez tecrübeye yenik düştü.

Nasıl bir reaksiyon vereceğiz diye gözlerken ışıldayan bir mücadele, pes etmeyen bir takım görüntüsü bizleri doğrusu umutlandırdı. Yerimiz buralar değil diyerek sahada varlığını gösteren bir takımımız vardı.

Bu kez Cihan çıktı sahneye. Timur’a cevap niteliğinde attığı uzaktan golle gözlerimizin pasını sildi. Bir kez daha beraberliği sağladık. Bu kez galibiyet aradık. Pozisyonlar verdik ama bulduk da.

Ancak o Tomane’nin 90+’da çataldan dönen topu yok mu ah be ah dedik bu kadar da olmaz ki!

Genç yaşta toprağa verdiğimiz Mahmut Baylan’ı tanımasam da o iri cüssesiyle herhalde dükkanı yıkardı diye düşündüm bir an. Sevenleri maçta da onu yalnız bırakmayan pankartını da görünce ne diyelim zor ailesine sabır kendisine de rahmetler dilerim.

Değişiklikler için belki Fofana biraz daha mı kalsaydı düşündüm. Maça kötü başlamıştı. Çok top ezmişti. Pozisyonlar başlamadan bitmişti evet ama ikinci yarının alınmasına yakın hissedilir bir etkisi de olduğu gerçekti.

Maç berabere bitti geriye mücadeleden sahaya yığılan iki takım oyuncuları ve bizler bu maçı da alsaydık diye mırıldanan taraftarlar kaldı.

Bu maçta bu kadar eksiğe rağmen hiç hissetmedik doğrusu. Hissettirmeyen futbolcularımızı ve hocamızı da tebrik edelim. Elbette futbol hatalar oyunu bir şekilde gol olacak yemeden atmak önemli ama rakip de yabana atılamayacak ölçüde. 3 yıl önce oynadığımız o mütevazi Eyüp değildi.

Bundan sonrasında en azından yukarılara tırmanmak için daha bir gayret gerekiyor. Çok yara aldık çok. Telafisi mümkün ama işte bunu kağıt üzerinde değil sahada göstermek gerekiyor.

Ümitlerimiz arttı mı arttı, yeterli mi değil! Görelim bakalım mevlam neyler…

TEK GOL 3 PUAN!

Ligde iki takım da hedefinin çok gerisinde olarak maça başladı. Öyle ki ligin daha başında inanılmaz başlayan Manisa Fk daha sonra beklenmedik düşüşe geçti ve takıma teknik adam dayanmaz oldu.

Takımımız zaten hepimizin malumu beklentinin çok gerisinde kaldı ve potanın dışında olarak mücadeleye devam ediyor. Elbette hiçbir şey bitmiş değil. Ta ki lig bitişine yakın olarak yerinize bağlı olarak bu iddia yani şampiyonluk yarışı devam eder.

Kalede Nurullah artık sürpriz değildi. Haftalardır bu değişim kaçınılmazdı. Bunu da belirtmiştik. Yine Yunus Emre sakatlıklardan dolayı sahada yerini aldı.

Bah yine ileri uçtaydı. Melih ise Fofana’nın yerine başladı 11’de. Kötü bir maç çıkartmadı kaldığı süre içinde. Çabaladı, mücadele etti. Son vuruşlara çalışması gerektiğini hatırlatalım. Biraz da pozisyon çalışmalı. O teknikte bir oyuncunun daha ileri işler yapmasını beklememiz herhalde abartı değildir.

Oyunun ilk yarısı iki takımda dengeli gitti. Kısır pozisyonlar vardı. Hatta pozisyon demek dahi güçtü bizler için. Klasik final pas hatalarının yanında temponun düşük olması kayıtlara geçti. Ara ara biraz artan tempo vardı belki ama futbol beklentisinin gerisindeydi.

Belli ki futbolcularımız da biraz da çok atmaktansa bir bulalım atalım skoru koruyalım içgüdüsündeydiler. Fuat Hoca da temkinli futbol mantığını ortaya koymuş oldu. Basın toplantısında da kazanmak en önemlisi demesinin sahaya yansımasıydı.

İlk yarıda vasatı dahi bulmayan Bah yerini aylar sonra sakatlıktan kurtulan Savicevic’e bıraktı. Bah iki pozisyon var ki kendisinden beklentinin gerisinde olarak topu adeta ezdi. Kontraya çıkacaksın önüne topu alıp sür git. Fren yapıp topu da düzgün kullanmayınca pozisyon ölüyor tabi.

Tecrübesizlik işte. Bunlara dikkat ederse ayağı ve süratli olan biri olarak iş yapar. Tabi geliştirmeli kendisini daha erken. Özellikle de topu nasıl kullanacağına çalışmalı. Örnekleri var onları izlesin yeter.

İkinci yarı ilk yarının aksine daha tempolu daha istekli başladık. Hakemin işi bir hayli zorlaştı. İlk yarıda vermediği fauller ve topa elin buluşması vardı devam dedi. Bekliğimiz penaltılarda devam kararı doğruydu.

Yasin çok ciddi bir pozisyon harcadı. Akabinde oyundan çıkarken protestolar yükselirken alkışların gelmesi de ilginç oldu. Ben yine de Yasin’in iyi niyetli oynadığı kanaatindeyim. Yine Hasan da öyle.

Fofana oyuna girdiğinde hareketlilik daha da arttı haliyle. Tempo arttı, gol isteği arttı. Bunun neticesinde Diomande ile başlayan atağın akabinde Ali Ülgen’in ortasına Hasan zorda olsa kontrol edip Fofana’ya pası ve onun enfes vuruşuyla gelen gol hepimizi ayağa kaldırmaya yetti.

Skorun akabinde rakibin agrasif oyunu ve peşine sertliği başladı. Origil için ne denilebilir. Profesyonel mi değil. Hani tersini Yunus yapsa olay ırkçılığa varırdı. Ancak gerçekten Hasan’ı gereksiz yere disiplin kuruluna sevk eden TFF bakalım bu yumruk atana kendisini boks ringinde zanneden şahısa ne gibi ceza verecek? Bekleyip göreceğiz.

Rakibin eksik kalmasına rağmen yine de pozisyonlar üretti. Bu boşluklar iyi düşünülmeli. Ancak Nurullah gerçekten maçın daima içinde kaldı. Üstüne biraz koymuş geldi bana. Oyuna başlamaları, pozisyon takipleri ve yer tutuşları daha bir düzelmiş. Yeter ki böyle devam etsin.

Elbette kolay maç olmayacaktı. Bunu da biliyorduk. Nitekim zor da olsa kazanmak hani 1 olsun bizim olsun gibi bir söylemi zaten baştan kabul etmiştik. Bu tür maçlarda ayakta kalmak varoluş göstermek hem kolaydır hem de zordur. İşte bunu neticeye çevirmek önemliydi.

Kazanmak her şeye rağmen güzel. Şimdi milli maç arasından sonra bu galibiyeti seri hale getirebilecek miyiz? Tüm mesele bu. Çünkü bu takımın yeri bu değil diyenler için o halde içeride bir şey var diyorduk. Nitekim geçen hafta yaşananlar ortada. Kadro dışı olanlar oldu.

Gökhan ve Mehmet Akyüz. İkisi de beklentinin çok altındaydı. Olay salt performans değil anlaşılan. Kardeşim insan biraz tecrübe katar bilgi katar, takıma omuz verir. Bizler özel hayatınızı bilmeyiz paparazi değiliz ki burada özel hayat yazalım kulübün içinde olanları yazalım. Sahada kalıyoruz keşke sizlerde öyle yapsanız. Dedikoduya mahal vermeseniz. Taraftarlar olarak bizler hep sizin topu nasıl kullandığınızı yazmış olsak. Çok iyi performanstı yazalım isteriz. Yoksa bize ne sizin özel hayatınızdan!

Elbette dünkü oyun anlamında genel olarak ki özellikle ilk yarıda memnun değiliz. Ancak bir şekilde 3 puanı haneye yazdırmak ve biraz olsun iddiamızı ateşlemek anlamında önemli bir galibiyet oldu. Fuat Hoca’yı tebrik ederim. Kolay bir ortama gelmedi. Hem kulüp hem de dış etkenler olarak. Yine de önemli bir galibiyetti. Devamını gelmesini bekleriz.

VAR BİR YERDE BİR ŞEYLER!

Skor memnun etmiyor oyun memnun etmiyor. Hatta oyun içinde ki mücadele hiç memnun etmiyorsa var bir yerlerde bir şeyler diyor insan.

Herkes bilir futbolda mücadele nedir istek nedir bunun sahaya yansıması nasıl olur. Hani oyuyormuş gibi yapmakta var oymak, hem de yırtınırcasına kendini sahada göstermekte var.

Eskiler formada ıslanmadık yer kalmamalı derler ya işte öyle olur mücadele dediğin. Günümüzde bir kontrollü futbol mantığı çıktı çıkalı futbolcuların işine geldi ne formalar tam ıslanıyor nede kirleniyor. Hoş yıkama işi yapanların işine geliyor diyeceğim de inanıyorum ki onlarda dahi memnun değil bu durumdan. Hatta hayıflanıyorlardır bu formayı yıkamak israf olur diye. Suya deterjana yazık diyorlardır. Demeseler ayıp zaten.

Maçı işte bu duygularla bitirdim. Kolay değil izlemek için vakit harcayanların hele de heyecanla oturup bizim takım tam işte kendini gösterecek diyerek ekran başına geçip hayal kırıklığı yaşamak. Gerçekten kolay değil. Bir arkadaşım ki oldukça fanatik artık üzülecek duygum kalmadı benim gibi yeğenim de öyle dedi.

İşte tehlike bu! Yani saha heyecanını kaybederse tribünde kaybeder. Küçük yaşta olan taraftarlarımıza bunu yapmayın arkadaşlar. Bizler zaten çileli yıllar geçirmiş bir türlü istenilen kıvama gelmemişiz. Bari çocuklara ve gençlere bunu yapmayın.

Sahada artık şu bu değil kimse de mecal yok. Maç boyunca kaleciyi tehdit edecek pozisyon yok. Cılız olanları saymıyorum. Hal böyle olunca ikinci yarının başında kritik iki faulü ceza alanın önünde geçen hakemi dahi yazamıyorum.

Ne yazayım daha kağıt üstünde çok iyi takımız. Her biri ayrı bir değer. Hepsi ligin üstünde futbolcular. Ancak sahaya ve skora yansımayınca hiçbir anlamı olmuyor. Rahatlık batıyor anlaşılan sizlere.

Peki ne olacak? Çözüm takım içinde disiplinle ilgili diye düşünüyorum. Mustafa Aztopal istifa etmiş. Eğer futbolcuları o almadıysa neden gitti? Öyle ya başkan transferleri ben yaptım dedi. Mustafa Aztopal sadece pazarlıkları yapıyor diyordu. Ancak takım içinde bugüne kadar ne denli bir görevi olduğunu da biz anlamadık. Hayırlısı olsun.

Fuat Hoca’nın önünde iki seçenek var. İlki eğer ki disiplin kabiliyeti varsa problemli olanları ve performansı düşük olanları kadro dışı bırakacak. Ben buradayım diyecek. Ya da işler böyle iyi bir problem yok diyecek bizler de futbol izliyormuş gibi yapıp hep kahır diyeceğiz. Çok değil bir kaç haftaya kendisi de gider zaten başkası gelir ama işte öyle yine taraftar hoşnut olmaz.

Böylelikle Başkan yine paralarım boşa gitti diyecek ki hakikaten üzülüyorum bu duruma. Ha bir de tribünler devreye girecek ve protestolar artacak ve takım silkelenecek diyorum ama emin değilim.

Taraftar sahada bir şeyler ters gidiyorsa kulüp içinde ve takım için de ters giden işler olduğunu daima bilir bunu anlar. Kimse kimseyi kandırmasın. Baştan beri şeffaflık denilen kelime sadece sözde kaldı. Kimse gözünde ki çöpü görmez.

Düşünün daha ligin üçte birine yeni geliyoruz ki taraftarın çoğu bari düşmesek demeye başladı. Ama uyardık yazdık demek kolay. İşi yapacaklar bir kere yürekli olacak. O bu değil arma öne çıkacak. Başta ki hava neden bugün yok? Hepsini siz daha biliyor olmalısınız başkanım.

EMİN ABİSİZ İLK MAÇ!

Acımız sonsuz. Elim kazada ağır yaralandığı gün gözümüzün önüne geldi haberi ilk duyunca. Öyle böyle değil, geriye bakınca nasıl da geçti yıllar diyoruz.

Ağabey yazmak gerekiyor elbette ama bana abimiz yazmak daha sıcak ve içten geldi. O bizim hem abimiz hem kaptanımız hem de başkanımız oldu.

Düşünün gençliğinden itibaren bir kulübün aidiyet noktasının hep üstlerinde olmuş, yüreği bir taraftar gibi daima Samsunspor için atmış bir isimdi Emin Kar.

Elbette bu şehir onu da üzdü zaman zaman. Girmeyeceğim o günlere. Elbette başkanlık yaptığı dönemde bizde şöyle olsa böyle olsa dedik ama onun takıldığı konu eleştiri değil hakaretlere ve iftiralara varan konuydu. Nitekim başkan olduğu zaman karşılaştığımızda bunu da ifade etmişti. O gün dahi kendisine Emin abi diye hitap etmiştim.

Samsunspor için çırpınıyordu adeta. Artık hepsi geride kaldı. O meşhur Sivasspor maçı sonrası Mehmet Nas’a olan tepkisiyle, taraftar gibi ellerini havaya kaldırmasıyla hafızalarımızda hep yerini alacaktır Emin abimiz. Ruhun şad olsun mekanın cennet olsun. Ailesine de sabırlar dilerim.

Evet başlığı da Emin Abiye ithafen yazmayı uygun gördüm. Nitekim taraftarlarımızda ona karşı duyarlı davrandı ve unutmayacaklarını göstermiş oldular.

Maçın ilk yarısında tutuk bir görüntümüz vardı. Özellikle maçın ilk dakikaları hariç sıkıcı bir maç izledik. Bu durum da gayet doğal. Bana Kalpar Hoca’nın ilk geldiği maçları andırdı. O da gelmeden önce çok gol yiyen bir takım görüntümüz vardı. İlk yani şampiyonluk yılı öncesini kastediyorum.

Fuat Çapa da, Mehmet Altıparmak’ın ardından ilk yapılacak işin gol yemeden maçı tamamlamak olduğunu ve pozisyonlarında az olsun öz olsun tabirinden atayım bir golde olsa maçı alayım duygusunu hissettik.

Aslında buna da yaklaştı. Özellikle ikinci yarı daha bir hareketliydi takım. Mesela Yasin çok çabaladı ama belli ki tecrübesine rağmen üzerinde
stres çoktu. Diomande mutlak golü kaçırdığında iyi de o uzaktan golü nasıl attın dedik.

Hasan faktörü takım için ne denli önemli olduğu görüldü. Belki aman aman görülmedi ama daha çok Fuat Hoca geriden oyun kurmayı ona verdiği için uzun topları ve atakları onun üzerinden yaptı hep.

Osman bir nebze ilk haftaların gerisinde görüntüsüne devam etti. Buna rağmen mutlak penaltıyı hakem vermedi. Bunu hafta içi rakip takımın yaptığı açıklamanın da etkisi olduğu kanaatindeyim. Yine ikili mücadelelerde gösterdiği kartlar dahi çifte standarttı maçta. Oysa bir pozisyon var ki Ovacıklı’nın, ceza alanı önünde ki çizgi de olabilir Yasin’e çok net tekmesini görmezden geldi. Görmüş olsa rakip on kişi kalacaktı.

Neler değiştiğine skor anlamında değilse de oyun mantığı anlamında değişikliklere şahit olduk. Harara gürere oyun yoktu. Daha kontrollü daha geriden çıkmayan ve rakibe pozisyon vermemek için alan boşaltmayan bir takım vardı sahada. Geçen sezonu anımsamadık değil. Ayrıca Tomane etkisini de fark ettik sanırım. Elbette rakibin gücünü de hakkını vermek gerekiyor bir kişi hariç bildiniz Alsan.

Oysa taraftar onu bağrına basmıştı. O da buna karşılık maç boyunca tahrikkar tavırlarıyla cevap verdi. Eden bulur diyoruz. Zorlu maçta kaybetmemekte önemli ama yarışta epey yaralar aldığımız gerçeğini de ortaya koyalım.

Artık gelecek maçlara bakıp göreceğiz neler olacağını. Yazmak böyle işte. İnsanın içinden gelecek biraz da. Yoğurdu üfleyerek yemeyi tercih ettim sezon başında işte tüm bunlar için. Çünkü hazırlık maçları bizi hep son yıllarda ters köşe yaptı hele de bu lig için.

Yıldırım Başkan’ı da anlamak gerekiyor. Çünkü onun içinde kolay değil. Böyle bir örneği yok. Tamamını cebinden harcayıp yine de taraftarı memnun edememek. Kolay değil. Kimse başarısızlık için parasını, emeğini çöpe atmak istemez ki hele de Yüksel Başkan gibi iş hayatı başarılı olan bir insan. Allah kolaylık versin. Artık yeni hoca da geldiğine göre klasik futbol terimi olan önümüzdeki maçlara bakacığız yazabiliriz.

ELİMİZ BOŞ DÖNDÜK!

Rakibi küçümsemek mi dersiniz yoksa işi ciddiye almamak mı? Bize yazmak kolay gelebilir ama hiçte öyle değil.

Hani bir “Ben yoruldum hayat!” şarkısının bir bölümünde “Sözlerim ağırdır dokunur kalbe!” der ya vallahi o durumdayım.

Kime yazayım kime fatura keseyim. Maç sonrasında yazmadım. Klasik maç yazısı olmasın diye. Çünkü analiz etmek artık anlamsız kaldı. Öyle ya mutlak 3 puan için gitmişsiniz. Hafta içi verilen mesajlar oldukça olumlu. Herkes moralli. Yeniden bir çıkış olacak diye bekliyorsunuz.

Heyecanla maçı izlemek için çaba harcıyorsunuz. Özel hayatınızdan fedakarlık yapıyorsunuz. Sonra hooop sahada ne yaptığını bilenle bilmeyenler bir arada oynuyor.

Bilende çok önemli maç öncesi kırmızı kart görüyor zaten. Penaltı bana göre net. Sıkıntı şu hakem Menemenli oyunculara bir hayli toleranslı davrandı kart gösterme konusunda. Tomane’ye ikinci sarı kart anlamsız kaldı bunun için.

Mesela, Hasan niye yoktu anlam veremedim. Şayet sakatlığı yoksa. Ben okumadım böyle bir sakatlık haberini.

Her neyse olan oldu çabalar boşa gitti puanlar kaldı İzmir’de. Oyunun genel olarak koptuğuna şahit olduk. Özellikle ikinci yarı bir hayli orta alanlar boşaldı resmen. Gol yemeden maç izlemek haram oldu der gibiydi futbolcularımız. Zaten önde olsak da ne olacak merak ediyoruz. Böyle rahat goller kalemizde görünce. Goller yazdık düşünün artık. Son maçlara bakın hep geriden geliyoruz. Bu da ayrıca dikkat çekici bir durum.

Mehmet Hoca, her ne kadar Aykut konusunda ısrarlı olsa da bir değişiklik düşünmeliydi. Düşünsenize ne yapsak olmuyor. Defans da denenmeyen adam kalmadı ama kalemizde gole engel olamadık.

Evet Aykut ciddi pozisyonlar çıkarttı ama o kornerden gelen gole çözüm ne olacak? Diomande mesela neden çıkmaz aynı anda eşleştiği adamıyla. Gerçi uzun zamandır görmek istediğimiz golü de o attı rakip ağlara.

Yine de bir kaleci değişikliği kaçınılmaz artık. Tomane yokluğunda Erzurum maç nasıl olur sahiden merak konusu. Gerçi yorulan Tomane o ana kadar maçında en iyisi olmasına rağmen o hareketi gereksiz oldu.

Hoca konusuna uzun zamandır ağır eleştirilerden kaçınıyorum. Çünkü başkan var ve onun aldığı risk ortada. Ancak şunu belirtmem gerekir ki hazırlık maçları için yazmıştım bizi aldatabilir şeklinde. Maalesef önce ki sezonlarda olduğu gibi iyi bir hazırlık dönemi geçmesine rağmen şuana kadar bu durum maçlara tam olarak yansımadığı gibi skor alma konusunda da çok çok beklentinin altında kaldık.

Hani kaza maçı gibi değil artık kayıplar ciddi ciddi potanın dışında kaldık. İşte bu durumun bir faturası olur mu? Eskiden olsa hiç düşünmeden evet derdim ama başkan daha farklı düşünüyor daha çok inanıyor bize göre Mehmet Hoca’ya. Bakalım görelim diyor sanırım başkan ve Erzurum maçı sonrası için en azından.

Kazanan takımı eleştirmek isterdik. Kimse bu durumdan hoşnut değildir. Kayıplar ağır oluyor ve bunun telafi haftaları da azalıyor artık. Sorumluluk alacak futbolcuların bu işe daha çok kafa yormaları gerekiyor. En büyük eksiklik bu gibi geliyor. Ağırlığını koyacak biri yoksa takımda ya gruplaşmalar olur ya da bananeciler artar.

Hani futbolda derler ya önümüzdeki maçlara bakacağız.

BERABERLİKLE YETİNDİK!

Ümraniye ile oynadığımız son maç hakem faciasıyla bitmişti. Kural hatasına rağmen tekrarlanmayan bir maç oldu ama bizim için TFF’nin kara listemize eklenen bir başkası kararı oldu.

Ümraniye sezona müthiş bir başlangıç yaptı ve 7 maçta kalesinde gol görmeden sahaya çıktı. Dirençli ve takım oyunu ön plana çıkan bir ekip hükmünde.

Yine de bizim bu maçtan mutlaka 3 puan çıkartmamız gerekiyordu. Maça da beklendiği gibi istekli ve arzulu başladık. Rakip, daha çok kontrollü oyun ile kontra düşüncesiyle başladı. Yemeden atma düşüncesini oyunun genelinde gösterdi.

Puana en ihtiyacı olan takım haliyle biz olduğumuz gibi onların istediği gibi daha önde oynaması gerekende bizdik. Çünkü öyle veya böyle deplasmanda alacakları puan da onların hedefi açısından önemli olacaktı.

Tüm oyun sistemini rakip üzerinde oyun hakimiyeti olarak düşünen Mehmet Hoca, ilk yarı boyunca aradığı pozisyonları da buldu aslında. Yasin ve Tomane ile gole yaklaştık. Belki kaleciyi rahatsız eden değildi ama hani golde olabilir türdendi bu pozisyonlar.

Yine rakipte önemli pozisyonlar yakaladı. Aykut dikkatliydi ve defans bloğu daha konsantreydi. Buna rağmen hızlı çıkan rakibi yer yer durdurmakta zorlandık.

Ümraniye’de öne çıkan unsurların başında Soner’i zayıf halka görmüş olacaklar ki onun arkasına çokça denemeler yaptılar. Bunların çoğu da havadan toplardı. Yine penaltı noktasına orta çalışmışlar. Defansın zayıf noktasını Recep Uçar bu konuda epeyce takımını çalıştırmış belli ki.

İkinci yarının hemen başında gole yaklaşan taraf bizdik. Daha tempolu daha çok isteyen görüntümüz vardı. Bunu bir türlü golle süsleyememek dakikalar ilerledikçe oldukça stres yaptı takımda.

Elbette Kutluhan Bilgiç faktörü vardı. Önce elle kontrolü es geçti sonra iki kez Tomane’nin yerde kalmasını. Üstüne üstlük bir de oyun hakimiyetini kurduğumuz dakikalarda ve çokça pozisyonlar ürettiğimiz anlarda yenilen golde cabası oldu.

O kadar rahat geldiler ki sanırsınız özel bir gol vermemiz gerekiyordu rakibe. Böylesi maçta bu dakikada oyundan düşmek yada konsantrasyon kaybı deyin anlaşılacak gibi değildi. De Valle göstere göstere attı golü.

Bah girdi oyuna çok geçmeden girdiği pozisyonda Glumaç’ın düşüyorken yaptığı uyanıklık içeren müdahale ile bu kez verdi penaltıyı Kutluhan Bilgiç. Hani mahalle maçlarında üç faul bir penaltı vardır buna yakın bir şey oldu. Vermedim vermedim ama sizde azıttınız gibi oldu verdiği penaltı.

Hasan penaltıyı gole çevirdi ve 8. maçın son dakikalarında ve Ümraniyespor da kalesinde böylelikle ilk golü görmüş oldu. Yine 10 kişi kalan rakip karşısında önce Berk sonra da Fofana ile yaklaştığımız golü bulamadık.

Milli maç arasına daha iyi bir nefes alarak gitmek isterdik elbette. Mehmet Hoca’nın maç öncesi açıklamaları da vardı. Bunlar biri rahat maç olacağıydı ki ilginçti. Diğeri de yersek bir fazlasını atarız. Yani hocam elbette de hani niye illa ki gol yiyelim diyesi geliyor insanın. Beraberlikle yetinmek durumunda kaldık böylesi önemli bir maçta!

Şimdi özetle 7 maçımız için ne diyelim diye düşünürken aklımıza gelen ilk cümle ne kel ne fodul oluyor. Yani ümit var ümitsizlikte var takım için. Bah biraz hareketli bir oyuncu. Bir şeyler katar mı bakacağız ama ligde maçlar azalıyor. Artık bu takımın şu net ki seri bir galibiyetler zinciri lazım. Yoksa zor yani. Bir de kendi rakiplerini yeneceksin ki senin süksen ve ağırlığın olsun ligde!

Maçın son anlarında yüreğimizi ağzımıza getiren Soner’e de geçmiş olsun dilerim.

GALİBİYETE RAĞMEN…!

Denizlispor, ilk haftalarda gençleriyle sahaya çıkmış ve transferin son günlerinde yasağı kaldırmak suretiyle takım oluşturmuştu. Yani futbolda çok önemli olan kamp programları olmamıştı.

Oysa biz daha avantajlıydık. Futbol sahada oynanır duygusuyla izliyoruz maçları. Antrenman ve taktikler kendi içlerinde ki durum. Bundan haberimiz olmaz. Bizler sahada ne görürsek onun üzerinde yazarız ve konuşuruz.

Boli tekrar 11’e döndü, Diomande ve Çinari bu maçta kendilerine yer buldu.

ilk dakikalarda biraz rakip üzerinde etkili olmuş görünsek de bu çok sürmedi. Denizli üzerinde ki ataleti atınca yarı alanımıza daha çok gelmeye başladı. İşte bu notu düştükten çok geçmedi ki kalemizde golü gördük. İyi orta ve güzel kafa vuruşu geldi Mayi’den.

Reaksiyon verme konusunda oldukça sıkıntılar yaşadık. Nedense üzerimizde ki ölü toprağını atamadık. Ta ki ilk yarının sonlarında biraz kımıldayınca Tomane ve Yasin ile pozisyonlar bulduk.

Şuna değinmeden geçemeyeceğim; ilk yarıda ki performans ile bırakın şampiyonluğu ligde kalmamız dahi zor olur. Nedenini bilemiyorum ama bu denli isteksiz, temposuz ve oyun kurgusundan uzak görüntü sanırım çoğumuzu kaygıya sevk etmiştir.

Neyse ki ikinci yarının daha başında Hasan’ın karambolde oluşan pozisyon sonrası Yasin’in golüyle geldi beraberlik. Golden sonra biraz daha özgüvenli daha ayağı yere basan bir görüntümüz vardı.

İlk yarının aksine mücadele gücümüz de yüksekti. Yine Tomane rakip defansı yoran hareketleri vardı ki bunlardan biri çok net penaltı olarak döndü bize. Hasan penaltıyı gole çevirince üstünlüğü ele geçirdik.

Haliyle öndeyken yatan kalkmayan rakip daha çok üzerimize gelecekti. Nitekim biz skoru koruyalım derken dengesi bozulan Burak’ın birde kafasına çarpan top rakibe asist olarak geri döndü ve Ömer topu ağlarımıza göndermekte zorlanmadı.

İşte burada oyuna küsmemek, mücadeleyi bırakamamak ve rakibe karşı bu maçı istiyorum demek çok önemli bir çıkıştı. Çıkış diyorum çünkü başka türlü bu ligde maç kazanamazsınız. Rakibin üzerine gitmeyeceksiniz çullanacaksınız adeta!

İlk yarıda ki al ver at topu, rakibin gelmesini bekle araya top at vs. Olmaz bu ligin havası buna müsait değil. Koşacaksın, korkusuzca gideceksin, rakipten daha çok isteyeceksin ve biraz da topu aksiyonlu kullanırsan farkını ortaya koyarsın.

İşte böyle olduğu için biz 3. golü bulduk ve maçı kazandık. Yoksa kimse aldanmasın galibiyete. Eğer ilk yarıda ki gibi bir oyunla ve mücadele ile biz bu ligi alırız derseniz yanılırsınız. Ümraniye sizi presler geçer maalesef.

Çok şükür kazandık ki önemli bir galibiyettir. Hem deplasman anlamında hem de yarışta kalma anlamında çok kritik bir galibiyete imza atılmıştır. Diğer taraftan bu kadar rahat gol yemeye devam edemeyiz. Kesinlikle bu duruma çare bulunmalı. Yoksa sahamızda 3 değil 9 puanlık maça çıkacağımız Ümraniye maçı bu kadarını dahi yapamayabiliriz.

Elbette her maçın havası farklıdır. Ümraniye maçına futbolcularımızın daha konsantrasyonlu çıkacağını düşünüyorum. Eğer bireysel hatalar yapmazsak ilk mağlubiyetlerini bize karşı almış olurlar diye düşünüyorum. Kaldı ki geçen sezondan yarım kalan bir işimiz var.

Galip gelen haklıdır diyoruz ama gerçekleri de ortaya koymak gerekiyor. Başta Mehmet Hoca’ya büyük iş düşüyor. Sadece biraz olsun kredi kazandı. Ama bunu Ümraniye maçıyla perçinleyebilir. Üstesinden gelir mi gelir. Lakin futbolcularını buna ikna etmeyi bilmeli.