SAMSUNSPOR’LULUĞUMUZ ASLA ÖLMEYECEK!

Samsunspor maçı alır son haftaya ümitlerimizi taşırız diye düşündük. Evet biz iyi niyetli olarak düşünüyoruz ama futbolcularımız maalesef akıllarında olsada ayaklarında olmayınca bize de böyle bir hüsranı yaşamak kalıyor.

Öne geçtiğimiz maçta farkı artıracak pozisyonu cömertçe harcadık. Tıpkı geçen hafta Denizlispor maçında farkı ikiye çıkarıp işi bitirecekken bu maçta da öyle oldu. Yine direkler izin vermedi. Az sayıda pozisyonumuz vardı. Rakip daha çok bulduğu pozisyonlara rağmen öne geçme fırsatını da yakaladık…

Tüm bunları yazmanında bir anlamı kalmadı artık. Hakem son düdüğü çaldığında bizim içinde başka bir perde açıldı. Maalesef bizleri daha çok düşündüren ve bizleri daha da endişelendiren bir perde…

Bu kadar borç yüküyle 2. Lige düşmüş bir takıma başkan kim olur? Evvela bu sorun çözülecek. Sonrası mı? Transfer yasağı devam eden bir kulübüz… Parayı kim verecek veya kimler bulacak. Sonra devam eden eski futbolcu şikayetleri ve bunlardan oluşacak puan silme cezaları…

Yoksa küme düşme değil esas beni düşündüren. Elbette olur bunlar futbolda. Keşke olmasaydı dediğimiz birçok şeyleri yaşadık hep beraber. Futbolcularımız rakiplerinden 9 puan öndeyken geriye düştüler..Alabilecekleri maçları verdiler. Üstüne üstlük birde bariz hakem hataları yaşadık sezon boyunca. Bunları toplasak zaten 45 puan ediyor. Gördüğünüz gibi başkalarının bize ettiğini önce kendi futbolcumuz, sonra da teknik direktörler etti…

Olan büyük bir camiaya oldu. Futbola eşsiz güzellikler katan taraftarlarımıza oldu. Statları dolduran gözü yaşlı insanlarımıza oldu. Çocuklarımızın rüyalarını süsleyen Atatürk armalı formaya oldu.

Benim hiç ikinci takımım olmadı! Yine de olmayacak. Bu takımın bundan sonraki serüveni ne olur gerçekten kestirmek güç. Ama düşündükçe hafakanlar basıyor desem yalan olmaz.

Hani mali gücümüz olsa amenna! Ama en azından 1. Ligde kalmış olsaydık mutlak çözüm bulanacak meseleler umarım bu ligde de üretilir. Bunun için şehrin önde gelenleri umarım bir çözüm odaklı hareket sağlarlar.

Bunu hareketlendirecek yegane unsurda taraftarlardır. Emin olun budur. Bakın kardeş takım dediğimiz Ankaragücü’ne! Onlar da en az bizim kadar borçla nereden nereye geldiler ve bugün biz acıyla pençeleşirken onlar Süper Ligi kutluyor!

Herşeyden öte bu takımın ayakta durması için öncelikle bu taraftarında takımın arkasında durduğunu hissettirmesi gerekiyor. Eğer pes etmeyecek ve tekrardan o eşsiz mazisine dönecekse bu şart.

Yoksa ona buna söverek, sallayarak sadece takımı bir alta göndeririz. Eğer bu takıma devre arasında 1,5 milyon bulunsaydı bu takım play-off da oynardı. Ama bunu yapamadık. Futbolcularımız kusara bakmasın ama maalesef bizler gibi onlara güvenen yeni yönetimi de kandırdılar.

Güven verdiler. Sahte davrandılar. Son maçlara bakın, nerede o beklediğimiz performanslar. Birkaçını hariç tutarım. Başta Furkan’ı! Daha ne yapsın. Tek başına kaldı neredeyse. Ama o da engel olamadı kötü gidişe…

Sezon daralıyor dediğimizde onlar puan farkı nasıl olsa açtık dediler. Aman Antep’te kaza olmasın derken onlar gevşeklik yaptı ve yenildik. Buna birde verilmeyen goller ve penaltılar eklendi. Haftalardır galip gelemezsek düşeriz dedik, olsun biz kalan maçları alırız dediler. Keşke olsaydı ama onu da başaramadılar…

Tarihimizde ilk kez 2. Ligde mücadele edeceğiz. Küçümsemek yok arkadaş. Çıkıp takır takır oynayacaksın. Ama önce yukarıda bize korkulu rüya yaşatan sebepleri ortadan nasıl kaldıracağız işte onun çaresine bakmamız gerekiyor ivedilikle. Transfer dönemi gelmeden ve biran evvel kolları sıvayarak. Varsa çaresi tabi yoksa herkes açık açık söylesin bu taraftarda gerçeklere göre davransın.

Yine Bir Hakem Faciası…

Müthiş ambiyans, taraftar statı doldurmuş. İyi bir başlangıç ile öne geçtik. Farkı da açtık. Yine sezonun hastalıkları tuttu bizi ve rakip istediğini alarak şehirden ayrıldı.

Maçın özeti buydu aslında. Galibiyet önemli bir avantaj sağlayacaktı bize elbette. Ama işimizi ne denli zorlaştırdığımızı sanırım anlatmaya gerek yok.

Belki bizimde beklemediğimiz bir şekilde oyuna golle başladık. Sonra Ercan ile farkı ikiye çıkarttık. Oyunu soğutalım derken rakibi yarı sahamızda kabul ettik. Bunun faturasını da açıkçası ağır ödedik.

Teknik direktör farkını gördük sahada. Oyuna erken müdahale eden Fatih Tekke istediğini aldı. Önce Mehmet Akyüz’ü sürdü sahaya onun attığı golle devre bitmeden farkı bire indirdi. Yine ikinci yarıda 2-1 öndeyken İsmail Haktan yerine Barış’ı aldı yine onun asisti ve Mehmet Akyüz’ün golü geldi.

Elbette maçta yazılacak çok şey var. En önemlisi kuşkusuz öndeyken Enes’in, kaleciyi geçip boş kale yerine topu auta atması ilk akla gelen olacaktır. Ahmet Cebe’nin maç berabereyken şutunun kaleciden sekmesine rağmen topun kalenin dibinden kornere gitmesi. Yine Göksu’nun kafa vuruşunda topun az farkla auta gitmesi gibi.

Rakibinde defans güvenliğini boşaltınca bulduğu gollük pozisyonlarda var elbette. Ancak hiçbiri Özgür Yankaya’nın rakibin topu koluyla düzeltmesinin önüne geçmeyecek. İlginçtir bu adamın penaltı verememe sıkıntısı var. Birçok maçında bunu biliyoruzda iyi de be adam sen bir şehrin bir kulübün geleceğiyle sırf penaltı vermiyorsun diye neden oynamaya kalkıyorsun.

O zaman bu kuralla neden konuldu? Sen neden yıllardır hakemlik yapıyorsun. İlla ki sahada adamı biçmesi mi gerekiyor penaltı vermen için. Bu kuralsa bunu es geçemezsin. Tıpkı futbolcularımıza gösterirken kartları hiç acımadığın gibi bu penaltıyı tereddütsüz çalman gerekiyordu.

Besim’in Samaras gibi oyunu yönlendiren ve topu ayağında tutabilen birini oyundan alması da elbette kabul edilebilir değil. Yine Angan, doğru tercih ama topu rakip alana taşıyacak ve ayağında tutabilecek bir Gökay’a yer verebilirdi.

Böylelikle futbolcularımızın hatasına hakeminde hatası eklenince işimiz bir hayli zorlaştı. Ne olur bilinmez elbette son ana kadar ümidimizi koruyacağız. Çıkmadık candan umut kesilmez.

Elbette işi buralara getirmemek gerekiyordu. Elbette herkesin yendiği bir Antep’e yenilmemek gerekiyordu. Bunu daha evvelde belirttik. Yine Eskişehirspor maçında oyunu 30. dakikada pes ederek bitirmemek gerekiyordu.

Tüm bunlar bir tarafa Samsunspor taraftarına bu acıyı yaşatmamak gerekiyordu. Onlar her zorlukta elini taşın altına koydu. Şimdi kalan iki maçı mutlaka kazanmamız gerekiyor. İlki Giresunspor deplasmanı ki zaten lig onlar için bitti. Ancak elleri armut toplamayacak önemli olan bizim ne yapacağımız.

Maçın istememiz ve pes etmemek için bu maçı alıp işi son maça taşımamız gerekiyor. İşte o maç ne olur kestirmek güç. Neticede bu işi temizleyecek olan da futbolcularımızın bizatihi kendileridir. İnşallah rakiplerimizinde puan kaybıyla ligde kalmamız mümkün olur.

Bunları yazarkende ne denli zorlandığımı belirtmek isterim. Allah hepimize kolaylık versin…

FUTBOLCULARIMIZ PANİK YAPMAMALI!

Mutlak kazanılması bir maç golsüz beraberlikle bitti. Adanaspor maçında ki havanın tersineydi sahadaki durum. En büyük eksikliğimizde sezonun hastalığı goldü.

Her ne hikmetse bu yıl gol sıkıntısını bir türlü halledemedik. Takımda bu ligin gol kralı da var gelecek vaat eden genç golcüsüde. Maalesef Gaziantepspor’u saymaz isek ligin en az gol atan takımıyız.

Bunun en büyük nedeni orta alan ve kanatlardan gerekli desteğin verilmemiş olması. Devre arasında tüm herkesin ağız birliği etmişcesine takviye şart denilip şehirden 1,5 Milyon çıkmaması üzerine yapılmayan transferlerin dileriz faturasını ağır ödemeyiz.

Maçın genel atmosferini maraton tarafına yanaşan ambulans herşeyi özetliyor. Dileriz o taraftarın ciddi bir sağlık problemi yoktur. Kendisine geçmiş olsun diyorum.

İstanbulspor deplasman takım hüviyetinde oynadı. Oyunu yarı sahasında kabul edip kontra ataklarla gol aradı. Amacına da ulaşacak pozisyonları buldu. Buna Furkan’ın kurtarışları ile Ercan ve Samet’in zamanında müdahalesi önledi.

Özellikle ikinci yarı rakip alanda daha fazla gözüktük ancak onları hataya sürükleyecek etkiyi sağlayamadık. Göksu ile ilk yarıda gole yaklaştık. İkinci yarıda da Ayite’nin şutu ile Gökay’ın kaleyi bulmayan şutları vardı.

Kaybetmenin faturası daha ağır olacaktı kuşkusuz. Bir puanı küçümsemiyoruz ama yeterli olmadığı apaçık.

Futbolcularımız, sezonun son maçlarına çıkarken asla panik etmemeli. Evet bizler, taraftarlar ve hatta teknik heyet bile bocalasa onların dimdik ayakta durması gerekiyor. Puan farkını da gözönünde bulundurursak haftaya Eskişehirspor ile neredeyse final gibi bir maç bizleri bekliyor.

Son maçlarda kalelerinde gördükleri gol sayısı ortada. Ne yazık ki bizde kolay gol atan takım değiliz. Enteresan bir maç bizleri bekliyor olacak. Bunun üstesinden gelebilecek herşeye rağmen futbolcu topluluğumuz var.

Bu takımın en büyük avantajı soğukkanlı olması. Pozisyon üretmek anlamında sıkıntılar yaşayan bir takımın öncelikle geriye düşmemesi önemlidir. Bunun için bu maçtaki disiplinli oyunu Eskişehirspor maçına da taşımalılar.

En büyük destek taraftarlardan gelecek, onlar bu yılın sonunda bir şekilde ligde kalmanın yolunun bulunmasını istiyorlar. Bunun içinde gereken desteği gösteriyorlar. Yine haftaya oynayacağımız Eskişehirspor taraftalarıda takımlarını destekleyecek ve arkada itici güç olacaklardır.

Eğer futbolcularımız sahada mücadele ederlerse puan ve puanlarla dönmemiz mümkün olacaktır. Onlar işini yaparsa taraftarlarda onları yalnız bırakmaz.

Hiç olmadığı kadar futbolcular bu kulübün geleceğinde etki edecekler. Bizler daha kötüsünü değil daha iyisini bu futbolcu kardeşlerimizden de beklemek hakkımız.

Çünkü son aylarda onlar için çırpınan Valisinden işadamına, işçisinden memuruna, kağıt toplayıcısından minik öğrencilerin harçlıkları var. Bunların zayi olmaması adına futbolcu kardeşlerimizin bunları düşünerek artık sahaya çıkması gerekiyor. Kalan final maçlarımızda zaten geçtik şampiyonluğu, bari kümede kalsak şükredeceğiz.