Bayrampaşa maçı mutlaka 3 puan beklediğimiz ve bunu da rahatlıkla gerçekleştireceğimiz maçlardan biriydi. Rakip mütevazi kurulmuş ve diğer takımlarda olduğu gibi tanınmış futbolcuların olmadığı bir takım.
Stadyum demeye bin şahit lazım ancak bir antrenman sahası hüviyetinde bir yerde oynadık denilebilir. Çünkü maraton tabir edilen yer olmadığı gibi kale arkası dahi olmayan bir yerde oynandı maç. Saygı duyuyoruz rakibe ama önceki yazımda da belirttim TFF eğer Türk Futbolunun ilerlemesini ve kalitenin de paralelinde artmasını istiyorsa bu tür durumlara bir standart getirmeli.
İlk 15 dakika hariç oyunun geri kalanında rakip alanda daha fazla oynayan taraftık. Rakip ilk dakikalarda önde bastı. Topu kapıp kalemizde de etkili oldukları anlar oldu.
Futbolcularımız, oyunu ağırlıklarını koyup Kubilay ilede üst üste pozisyonlar bulunca rakip geriye yaslanmak ve kontraya oynamak zorunda kaldı. Zorunda kaldı çünkü güç kalitesi bariz belliydi.
Bu anlardan itibaren tüm insiyatif artık kalecinin ne yapabileceğine kalmış oldu. Onun gününde olması rakibe puan getirecekti. Nitekim öyle oldu.
Kaleci Veysel ilk yarıda Kubilay ve Ramazan’a izin vermedi. Kubilay’ın yandan auta giden şutlarıyla birlikte 5 şutu vardı. Aslında bu alanlarda bu tür şutlarını gole çevirme becerisiyle bildiğimiz Samet olsaydı farklı olurdu ama olmadı.
Kubilay’ın kaleye şutu düşünmesi gayet doğal ama ondan daha önemlisi takım başarı olması gerekince garanti şutları arkadaşlarına da bırakması gerekiyor. Aslında gününde bir Kubilay vardı. Hem oyunu yönlendirme hem takımı atağa sokma ve şut paslarını çıkarma yönüyle. Golü atmış olsaydı maçın adamıydı ama o Veysel’i tercih etti.
İkinci yarıya Erhan ve Ramazan yerine Bahattin-Muhammet Beşir değişikliğiyle golü daha da istediğini gösterdi Tamer Hoca.
İkinci yarının başlarında Muhammet Beşir iki net pozisyon buldu ki biri çaprazdan diğeri de karşı karşıya olanıydı. Bunları da cömertçe harcadık. Kubilay yine uzaktan yokladı kaleciyi. Bahattin kale dibinden kafa vuruşunu kaleci kornere çeldi.
Bu yarıda tamamen rakip alanda oynadık. Üst üste ataklar hem futbolcularımızı strese soktu hem de aşırı efora sevk etti. Rakibe pozisyon vermedik belki ama golü de bulamadık.
Giden iki puan Bayrampaşa her ne kadar hanesine yazmış olsada Veysel’in katkısı müthişti.
Sarıyer de puan kaybetmesini beklediğimiz Bodrum deplasmanından galibiyet ile dönmeyi başarınca puan farkıda 3’e çıkmış oldu.
Haftaya yine bir diğer deplasman olan Niğde de oynayacağız. Buradan artık beraberlik dahi düşünülmeyen bir durum var. Alt ile üstün artık puan farkları ortaya çıkıyor. Rakip Gümüşhane deplasmanından 2 farkı yakalamış olmasına rağmen beraberliğe razı olarak dönmesi yine ciddiye alınacak olduğunu gösteriyor.
Bu maçın analizinde biraz kanatların daha az işlediğini söyleyebiliriz. Erhan Kartal’ın bindirmesini aradık. İshak daha fazla öne çıkabileceği bir maçtı. Ama birkaç kez gördük. Onlarda da etkili olamadı. Erhan Şentürk, hani gol kralı gibi oynamıyor bizde. Rakip oyuncularla çok fazla kilitliyor kendisini. Biraz unutturup geriden çıkmalı. Atılan ara toplarla defans artasına kaçmalı ama bunları göremiyoruz. Şöyle ki Kubilay’ın kaleye attığı şutlar gibi görebilsek, vuruş kalitesini göreceğiz ama daha çok rakip defansla boğuşmayı yeğliyor.
Bu tür rakiplere karşı telaşlı oynamamak gerekiyor. Panik havası futbolcularımızı olumsuz etkiliyor. Bir an evvel gol istediği gecikince bunu daha net görüyorsunuz. Hani biraz hazırlık paslarını yapmak, rakibin üzerine ara toplarla giderek pozisyon bulmak gerekiyor.
Bir puan iyi derdik deplasmanda hep ama hem Sarıyer’in kazanması hemde kaçan 15’in üzerinde net pozisyonu düşününce elbette kaçan iki puana yanıyoruz. Telafisini yapabilecek kalitemiz var ve yine bir galibiyetler serisi için artık planlar yapılmalı.
Taner Hoca, sanırım bu tür maçların olacağını bizden daha iyi biliyordur. Bunun için daha alternatifli oyun anlayışı için futbolcuları hazırlamak durumunda. Bunu da önümüzdeki maçlarda görmeyi diliyoruz.