SİZLERE İNANMAK İSTİYORUZ!

Öyle bir maç ki not dahi tutmadık. Rakip Manisaspor’a saygı duyalım, gençlerin verdiği onurlu mücadele için değerlendirme yapmayalım diye.

Çünkü ölçü olmayacak bir maçtı. Hani denk mücadele olur da yazarsınız, değerlendirirsiniz.

Yaptıkları mücadeleyi ayakta alkışlıyorum. Bu sezon aldıkları 4 galibiyet ve 3 beraberlikleri vardı. Boşuna değilmiş dedirttiler. Sahalarında çok zor kaybettikleri maç var geride kalan sezon içinde.

Geçen sezon Gaziantepspor karşısında kaybedilen maç geldi akıllara. Yabana atılmayacak pozisyonlar verdik. Hatta geçen haftanın flaşı Furkan’ın yaptığı penaltı verilmiş olsa kim ne diyebilirdi?

Düşünün o zaman maç beraberliğe dahi gelecekti. Allah’tan maçın başında ilk on birde oyuna başlayan Muhammet Beşir’in golü geldi de skoru önde tuttuk. Şık goldü.

Sonrasında Bahattin, Erhan ve yine Beşir ile gole yaklaştık. Enes biraz daha rahat oynayacağı maçta beklenenin gerisinde kaldı. Tıpkı Bahattin gibi.

İkinci yarıda da Manisaspor gençleri fazlasıyla mücadele ettiler. Yırtındılar adeta. Top nedeyse onlarda oradaydı. Kaptıkları toplarla cesur bir şekilde kalemizde gol aradılar.

Ramazan’ın geçen haftadan sonra yine isabetli ortasıyla Erhan Şentürk farkı 2’ye çıkaran golünü izledik.

Çok fazla geçmeden ev sahibi takım aradığı ve hak ettiği golü de gecikmeden bulmuş oldu. Sonrasında yine bizim takım reaksiyon vermekte zorlandı. Maç berabere bitmiş olsaydı sürpriz olmayacaktı anlayacağınız.

Oyun anlamında, topları doğru kullanmada ve final paslarında oldukça kısır bir maçı geride bıraktık. Çok farklı kazanacağımız bir maç beklentimizi yine “buna şükür!” diyerek bitirdik.

Artık play-off’larda neler olur hep beraber bakacağız. İşin şakası yok. Elbette eksikler var denilebilir. Ancak sahada ki hangi oyuncu kötü ki. Bir başka takımda banko 11’de olacak futbolcular. Bunun için mazeret yok.

Bünyamin ilk kez sahada yer aldı. Oyuna sonradan girmiş olmasına rağmen ümit veren bir görüntü çizdi. Ancak bizim şu saatten sonra takımdan istediğimiz tek şey üretkenlik!

Böyle bir takım karşısında neden zorlanıyoruz. Neden halen oyun kimliğimiz yok?

Ben şuna katılmıyorum “burası 2. Lig!” Çünkü bu takımın elit oyuncuları olduğu, kaliteli isimlerin olduğu ve bir çoğunun teknik yönünün diğer takımlardan bir üstte olduğu kabulü sadece bizler değil tüm takımlar dahi kabul ediyor.

O halde sorun yine takımın içinde. Ya kendilerine aşırı güveniyorlar, ya da mücadele etmekten yoksunlar. Bence ikincisi. Çünkü baştan beri yazdığım bir şey vardı ki işi sıkı tutun diye.

Artık tüm bu değerlendirmeleri play-off sonrasına bırakacağız. Önümüze gelecek sonuca göre durumu değerlendirmek en doğrusu. Yine favoriyiz ama şimdiden rakipler bizi daha kolay geçebileceklerini düşündürdük. Belki de iyi bir şeydir.

Sizlere inanmak istiyoruz. Çünkü başta başkan olarak tüm yönetim sizleri bu işi rahat başarmak için sezon başından getirdiler. Çoğunuzu bizler tanımıyorduk. Zamanla tanıdık. İnişli çıkışlı grafikle bugüne kadar geldik.

Liderin peşinden 3 puan gerisinde sezonu bitirmek üzereyiz. Bir maç kaldı. Son yılların değil sadece uzun yılları da kapsayacak şekilde bir sezonda en çok puanını kulüp tarihinde toplamış oldunuz. Bunu inkar edemeyiz. Belki de şansız şekilde maçlarda kaybettiniz, puanlarda bıraktınız sahada!

Zaten eğer başka türlü olsaydı yani çok kötü olsaydınız orta sıralarda olurdunuz. Kritik maçlarda eğer beklenen galibiyetleri almış olsaydınız şuan sizleri göklere çıkarmak için bekleyen bizleri de taraftarları da fazlasıyla memnun etmiş olacaktınız.

Hiçbir şey bitmedi! Şimdi kalan maçlarda bu işin üstesinden gelmenizi bekliyoruz. Her ne kadar mu maçta beklenen futbol olmasa da size güvenmek ve inanmak istiyoruz….

Maçı zor şartlarda bizlere ulaştıran Taraftarın Sesi ekibine teşekkür ederim.

TÜM HAZIRLIKLAR PLAY-OFF İÇİN!

Soğuk ve yağışlı bir günde oynandı maç. Samsun’un yüksek yerlerinde Nisan ayının bugünlerinde çokta alışık olmadığımız üzere kar yağışının olduğu bir günde taraftarın da maça ilgisi az oldu.

Elbette bunun nedeni artık tüm hazırların play-off olmasının da etkisi vardı. İstenmeyen bir durum ama son haftalarda alınan üst üste beraberlikler bize bu gerçeği yaşattı.

Matematiksel anlamda devam etmiş olsada şampiyonluk bir de rakiplerin durumu ve oynayacağı takımların gerçeği var.

Furkan’ın uzun haftalar sonra kalede yer alması şaşırtıcı değildi. Çünkü kritik haftalar oynayacağız. Play-off öncesi olası bir sakatlık durumunu göz önüne alarak kaleyi Furkan’a teslim etti İsmet Hoca.

Farklı kazanmamızın yanında Furkan’ı da kazandık. Maç boyunca yaptığı kurtarışlarla farkın kapanmasına hatta maçın berabere dahi bitmesini engellemiş oldu Furkan. Bu müthiş dönüşünden dolayı kendisini tebrik ediyoruz.

İsmet Hoca’nın sol bek konusunda Canberk’i neden tercih etmediği hususunu çok anlamış değilim. Çünkü rakibin tüm atakları o kanattan geldi. Kaldı ki Canberk yedeklerde soyundu. Bu durumda kadrodaysa sahada neden olmadığını da ister istemez sorguluyoruz.

Maça istekli ve hızlı başladık. Rakip takımdan defans oyuncusu Semih’in ayağının kırılması çok büyük bir üzüntüye sebep oldu. Kendisine geçmiş olsun diyorum.

Samet ve Abdülkadir’le yakaladığımız gol pozisyonları sonrası. Erhan Şentürk ile öne geçtik. Sonrasında rakibin yakaladığı pozisyonları Furkan’ın müthiş kurtarışları ile karşılık verdik.

Ramazan’ın derinlemesine güzel asistine Bahattin tek vuruşla topu filelere göndermesiyle farkı artırdık.

Orta alanların biraz rahat geçildiği bir maçı gördük. Hakemlerin dahi rahat oldu bir maçtı doğrusu.

İkinci yarı da ilk yarıda olduğu gibi hareketli başladı. Maçın genel hakimiydik. Bulduğumuz pozisyonlarda final topları daha iyi değerlendirmemiz gerekliliğini yineliyoruz. Çünkü önümüz de final maçını da göz önünde bulunduracak olursak 5 maçlık bir play-off serisi olacak.

Erhan Şentürk, Bahattin ve Abdülkadir üçlüsünün nasıl bir pozisyon içinde olacağını görmek istedi hoca. Bunun için elbette rakiplerimize bol pozisyon verirsek sonucun böyle olmayacağı ortada.

Antrenman niteliğinde bir nevi değerlendireceğiz kalan maçları. Bunun içinde özellikle futbolcularımızın mücadele güçlerini artırmaları gerekiyor. Topun isabet oranı, paslaşmalarda ki kalite ve rakibe alan vermeme gibi futbolun genel kuralları herkesçe malum. Ancak bununla birlikte topun hakimiyeti ve kazanılan topların çok iyi yönlendirilmesi de önemli bir durum.

İkinci yarı da topun hakimi olarak geçti. Kazanılan iki gol sonrasında 4 farklı bitti maç. Samet ve Bahattin ile skoru artırdık bu yarıda.

Haftalar sonra Muhammet Beşir ikinci yarının sonlarına doğru sahada yerini aldı. Fena da oynamadı ama o şutu gol olsaydı çok  daha iyi olacaktı.

Bundan sonra çok fazla bir şey yazma olayı geçti. Nasıl oynayacağın değil turları nasıl geçeceğin sorusuna cevaplar aranacak.

Bunun içinde çift maçlı oynanacak maçlarda istenilen skorların elde edilmesi konuşulacak. Zaten son haftalarda ki alınan üst üste beraberliklerle nelerin kaçtığı ortada. Ancak bunları konuşup tekrar tekrar gündeme getirmenin sırası değil.

Önemli olan bundan sonra ki maçlarda takımın yanında olarak şampiyonluğun ne derece istenildiğini bir kez daha göstermek olmalıdır.

Ben şahsen bu takıma inanmayı tercih ediyorum. Çünkü hali hazırda play-off grubunun da en güçlü adayıyız. Bunun için sahada mücadele şart.

Hatırlayan olur mu bilmem ama daha ilk yarıda ki maçlarda şampiyonluk için 75 puan civarı olacağını yazmıştım. O zaman Taner hoca halen iki puan ortalama diyordu. Gelinen nokta da İsmet Hoca hedefin 3 puan gerisindeyiz diyor. Lakin o bile yetmiyor görüyorsunuz.

Söz artık ne bizlerde ne yönetim de her şey taraftarın desteğiyle futbolcularda bitecek. Bizlerde o halde gösterin maharetinizi diyoruz.

TARAFTAR DAHA NE YAPSIN?

Taraftar ya da seyirci…Son dönemlerde bu moda oldu hani bağıranlara taraftar, sakin şekilde izleyenlere de seyirci deniyor ya. Siz nereye kendinizi konuşlandırırsınız onu bilemem ama bir kulüp için o tribünde yerini alıyorsa benim için daima saygı görür ve görmelidir de!

Neden yazdım bunu sorunuz olacaktır. Hacettepe’nin oynadığı stat da yerini pahalı bilet uygulaması olmasına rağmen gencinden yaşlısına, çocuğundan bayanına kadar herkes vardı. Hatta Samsun’dan gelen az olmasına rağmen Ankara’da yaşayanlar daha ağırlıktaydı.

İçlerinde epey yaşı ilerlemişler vardı birde Allah sağlık versin kendisi felçli olduğu her halinden belli olan ve yaşı bir hayli de olan bir taraftarımız da vardı. Yanlarında ona refakat eden 3 kişi de vardı. Hava yağışlı ve soğuk olduğunu da hatırlatayım. Bir de stadın yanında boş yerlerden saha gözüküyordu orada da duran Samsunspor sevdalıları vardı.

Taraftar ilk yarı suskundu ama ikinci yarı takımını ayağa kaldıran ve gollerin atılmasında da etken bir tezahürat vardı. Yine de maç sonunda oynanacak play-off’lar düşünülerek takım çağrıldı ve onlara moral verildi. Doğrusu da buydu. Bizim taraftar her zaman işini bilir yani.

Tribün olayı çok farklı bunu elbette kabul ediyorum. Ancak buna uyan yada ayak uyduran da sahada futbolcu topluluğu olacak arkadaş. Taraftar her yerde desteklerini verdi, veriyor ve vermeye de devam edecektir. Daha ne yapsın taraftar?

İlk yarıda isteksiz ve ne oynadığı belli olmayan bir takım görüntüsündeydik. Karşımızda da bunu fark eden genç ve koşan bir takım vardı. Hacettepe biliyorsunuz Gençlerbirliği’nin yedek takımı. Genç bir ekip. Gelecek vaat eden futbolcular burada yetişiyor.

Zaman zaman kaleyi yokladığımız anlar oldu. Kale önünde her ne kadar Bahattin’i buluşturamamış olsak da Oğuz ile uzaktan şutlarla kaleyi yokladık. Orta alanımız dan ve kanatlardan çok fire verdik ve bundan dolayı da rahat geldiler.

Rakip geliştirdiği ataklarla bir hayli kalemizi zorladı. Bunlardan Aytaç ve Cenk’in iyi kademelerini de gördük. Ancak ilk yarının sonlarında yaşanan rakibin golüne engel olamadık. Aslında bu gol göz göre göre geldi diyebiliriz.

Rakibe oyun alanı verdik, top ayağımızdayken de ikili üçlü baskılarını gördük bundan dolayı da bir hayli kaleyiciye geri pas yaptık. Bu durumda elbette istenilen bir durum değildi. Hani rakibin üstüne gitmeyip yada çekinenlerin yaptığı hareketlerdir bunlar.

İkinci yarı Abdülkadir ve Onur girdi. Bunun etkisiyle de bir hayli rakip alanda gözükmeye ve baskıyı artırmaya başladık. Sağlı sollu ataklar sonunda Ramazan’ın ortasına Abdülkadir’in kafa golüyle eşitliği sağladık.

Tempoyu artırınca oluyormuş yani. Rakibin de kontra atakları vardı ve etkiliydi. Başka hakem olsaydı kensin bir penaltıları vardı. Ancak Hakan Ceylan çok net hareketlerle devam dedi. Maçın genelinde her ne kadar ikili mücadele de aleyhimize kararlar vermiş olsada bu kararına sevindik.

Yine baskıyı artırıp oyunu rakip yarı alana yıkınca pozisyonlar ürettik. Bunun neticesinde de rakibi hataya zorladık ve penaltıyı kazandık. Topun başında olan Abdülkadir de öne geçiren golümüzü kaydetmekte zorlanmadı.

Abdülkadir, oyuna girdikten sonra hem koşularıyla hem de hareketleriyle önemli bir iş yaptı. Oyun içinde yönlendirmeleri de dikkat çekiciydi. Maç sonunda dahi devam etti bu durum.

Kaçan pozisyonlar, rakip alanda baskı son dakikalara skoru korumak iç güdüsü olunca ve hakemin her an oyunu bitirme düdüğünü bekleyip konsantrasyon düşünce de son dakika golüne engel olamadık.

Bu gol son haftalara taşınan liderlik beklentisini de iyiden iyiye bitirmiş oldu. Her şey playy-off umutlarına kaldı.

Büyük bir hayal ve beklentiyle başladığımız, açık ara lider olacağımız bir ligin sonunda elimizde playy-off kalmış oldu.

Başkan İsmail Uyanık, maç sonunda da belirttiği gibi şimdi tüm hesaplar buradan çıkma üzerine yapılacak.

İsmet Hoca, üst üste alınan beraberlikler ve yenilen son dakika gollerine çözüm bulmak durumunda. Sebebini her ne kadar bilemese de bu dakikalarda ciddi konsantrasyon eksikliği olduğu açık. Nasıl olsa kazandık duygusundan sıyrılmak gerekiyor. Eğer play-off’larda başarılı olmak istiyorsak.

Çünkü oynanacak maçlar ki finali de  hesaplayacak olursak +5 maç daha oynanacak. Bunun içinde hem kondisyon hem de konsantrasyon olarak iyi hazırlanmak durumundayız. Yine en güçlü adayların başında olacağız ama biz yine de temkini elden bırakmayalım.

Sezon başından beri kağıt üstünde favori olduğumuz bir ligi geldiğimiz noktada ilginç bir şekilde liderlik dışında kalarak bitirmek durumundayız. İlginç dedim çünkü kaybedilen puanlara bakılında sadece son dakikalarda kaybedilen 6 puanımız var. Bir de ortalama 2 puan hesabı tutmasına rağmen…Diğerlerini siz hesaplayın artık.

Bizler ümidimizi koruyoruz. Başkanımıza güveniyoruz ve inanıyoruz. Ancak futbolcu kardeşlerimiz “nasıl olsa hallederiz!” mantığının da bizleri buralara getirdiğini de belirtmek gerekir. Nitekim buna yönelik sezon başından beri uyarılarda bulunmuştum. Arzu edenler arşivlerden bakabilirler.

İsmet Hoca’nın, heyacanını yitirdiğini gözlemlediğimi belirtmek isterim. Muhtemeldir ki o da işin buralara geleciğini hesap edemedi. Ancak o da ciddi olarak kendi iç motivasyonunu tekrardan kazanmalı. Aksi durum varsa gereğini yapmalıdır.

Acı yazmak ve tüm arızaları burada belirtmek kolay olanıdır. Lig henüz bizler için bitmedi. Bundan dolayı şuna buna değilde takıma yine destek verecek olan bizleriz. Elbette yüreğimiz yanıyor, acıyor, üzülüyoruz lakin şuan buna çözüm futbolcu anlamında yok.

Eğer onlarda bu takımı bir üst lige çıkartmak istiyorlarsa artık tüm neyi var neyi yok ortaya koysunlar istiyoruz. Zaten sorun da burada değil mi?

HAKEM KARARLARI CANIMIZI YAKTI!

Taraftarın yoğun ilgisi ve muhteşem desteğiyle başladık maça. Maç boyunca da inanılmaz desteklerine devam ettiler. Tıpkı Yüksel Yıldırım’ın istediği, İsmail Uyanık’ın beklediği gibi. Yani taraftar üstlerine düşeni yaptı.

Sarıyer takımını yabana atamayız. Serdar Hoca, Bayrampaşa mağlubiyetini bu maçı düşündükleri için kaybettiklerini söyledi. O maçı kaybedince kendileri içinde bu maç tutunma maçıydı. Şimdi playoff düşündüklerini belirtti.

Bizim düşüncemizde lider Keçiörengücü’nün ensesinde olup onu rahatsız edip puan kaybını beklemekti. Tabi maçları kazanmak şartıyla olacaktı tüm bu planlar.

Sakat ve cezalıların yanında performans düşükülüğü nedeniyle bir hayli revizyonlu bir on birle çıktık sahaya. Bahattin tek forvet başladı. Samet ve İshak haftalar sonra on bire döndü.

Maça da baskılı ve istekli başladık. Özellikle rakip alanda baskı yapıp kaptığımız toplarla pozisyon üretme fikri de tutmuştu.

Orta alandan ve kanatlardan bir hayli rakip alanda göründük. Gole yakın olduğumuz anlar oldu Samet ve Bahattin ile.

İlyas son derece istekliydi. Güzel işlerde yapıyordu. Bizim penaltı bekliğimiz pozisyon sonrası sakatlandı ve yerini Onur’a bıraktı.

Baskımız sonuç getirdi ve Samet defansın hatalı pasında araya girdi. Attığı uzaktan şutta top kalecinin de uzak köşesine gidince takımımızı öne geçirdi.

Rakibe pozisyon dahi vermediğimiz bir ilk yarıda geride kalmıştı. Rakip daha çok kontra atakla çıkmak istedi bu yarıda. Yaptığımız hem koşularla hem de ara atılan toplara zamanında müdahelelerle buna izin vermedik.

İkinci yarıya da istekli başladık. Rakip bu yarıda biraz daha rahat geldi. Buna müsaade ettiğimiz anlarda da pozisyon verdik. Nitekim buldukları üç pozisyon vardı ve biri gol oldu. Bunlardan biri dikten dönmüştü. Bize bir uyarı gibiydi aslında. Son dakikalarda attıkları golle beraberliği buldular.

Bu yarı da gole yaklaştığımız çok anlar oldu. Ancak final paslarında olsun son vuruşlarda olsun istediğimizi yapamadık. Samet’in çok net kafa vuruşu vardı. Enes’in içeriye girip attığı şutu kaleci iyi kurtardı.

Gelmeyen ikinci gol bizimde stresimizi artırdı. Maalesef ilk maçta ki gibi yine Sarıyer son dakika golüyle maçta dengeyi sağladı.

Bu yarıda futbolcularımızın mücadeleside iyidi. Pozisyonlarda ürettik, rakibe de baskı yaptık. Ancak bir anlık pozisyon akışına müdahale edemedik. Enes’in kaptırdığı topla başlayan atağı bir türlü durduramadık.

Tabi hakemin yanlış kararları maçın gidişatını da skorunu da etkiledi. Günün başarılı isimlerinden Bahattin’in net düşürülmesini görmezlikten geldi. İkinci yarının başında ki bu pozisyonda eğer penaltıyı verseydi rakibinde gardı düşecekti.

Hakemlerden yana bir türlü şansımız tutmadı. Sezon başından beri çok maçta canımızı yaktılar. İyi olduğumuz ve avantajı lehimize sağlayacağımız kritik maçlarda hep devreye girdiler. Bu maçta da verilmeyen penaltılarla gösterdiği kartlarla çok kötü bir maçı geride bıraktılar.

Yine Aytaç’ın kafasıyla indirdiği topu rakip defans oyuncusu eliyle yumuşattı ve kendisine avantaj sağlamış oldu. İlk yarı da İlyas düşürülmüştü. Diğeri de Ramazan’ın ortası rakip defansın koluyla kornere çıkmıştı.

Yine ilk dakikalarda rakip oyuncu Behlül adeta Samet’e saldırdı ama sarı kartla geçiştirdi. Yine bir pozisyonda atağımızı koluyla engeleyen oyuncuyu görmezlikten geldi hakemler.

Gördüğünüz gibi epey yer tuttu hakemler. Hani ne olacak demeyin bu yeni değil. Sezon başından beri böyle. Bizim aleyhimize çok kolay düdük çalarken, futbolcularımızın tekme tokat indirilmesinde ancak faul çalıyorlar. Üzücü ama gerçek sezon başından beri inanılmaz puanlar kaybettik hakemlerin yüzünden. Geçen sezonu unutamadık ve yine kritik hakem hataları puan kayıplarımızda etkendi.

Bundan sonra artık kalan maçları alıp diğer rakiplerin skorlarına bakacağız. Büyük ihtimal playoff oynayacağız. İşin garip tarafı rakibimiz olanlarla maçlarımızı biri hariç kazanamadık. Ancak her maçın havası farklı. Her şey tam bitmiş değil.

Futbolcularımızın sadece işi biraz daha uzattıklarını düşünelim. Olur ya onlar biraz daha mücadele güçlerini artırırlar, daha iyi oynarlar belki o zaman daha kolay maç kazanırız. Ümit ediyoruz tabi. Çünkü takım olma yolunda ilerliyoruz nasıl olsa.

Üzgünüz, bizden daha üzgün olan başta Başkanımız var. Elbette yönetim, teknik heyet ve futbolcular. Öyle ya bazı futbolcular bizden daha fazla istemez kimse demişti! Haydi taraftardan daha fazla istediklerini göstersinler…

İKİNCİ YARI SAHADA YOKTUK!

Keçiörengücü iyi futbol oynuyor, kaliteli ayakları var, koordineli oynuyorlar. İyi güzelde ben onunla ilgilenmiyorum ki!

Ben, bizim futbolcularımızın sahada göstereceği performansa bakarım. Öyle ya hepsi de kaliteli, işi bilen, ligin tozunu atacak futbolcularımız.

Evet kağıt üstünde öyle. Aslında sahada da öyle ama bazen. Biz bunu her maçta görmek isteriz. Hele de böyle kritik maçlarda.

Plan ne olur böyle maçlarda erken gol. Bulduk mu? Bulduk.

Golü İlyas Kubilay ile 10.dakikada rakibin daha etkin oynamaya başlayacağı dakikalarda attık. Hemde gol öncesi penaltımız verilmemesine rağmen. Daha temiz olanı oldu bir nevi. Yani pozisyonun akışını bozmadan devam ettirdik.

Sonrasında oyunu dominede ettik. İlk yarı boyunca kontrolü kaybetmedik. Rakibin tüm geçişlerini kapattık. Sadece duran topları bıraktık onlara ve pozisyon vermedik neredeyse.

Diğer taraftan rakip kalede İlyas Kubilay ile mutlak golden olduk, bir de Ramazan’ın topa dokunsa da zayıf kaldığı pozisyonlarımız var.

Farkı artırabilirdik. Özellikle İlyas Kubilay atmış olsa şah ve mat deyip maçı koparmıştık. İçimizden demişizdir “umarım aramayız” diye. Şahsen ben dedim. Bu tür maçlar “bulduğunu atacaksın” denilen maçlardır. Öyle bol bol pozisyon bulmak kolay olmaz.

İkinci yarıya rakip daha önde başladı. Biz ise topu kazanmakta ve ayağımızda tutmakta zorlandık. Öyle ki rakip zaten topu iyi kullanan bir ekip olduğunu bile bile buna izin verdik.

Skor koruma içgüdüsü, nasıl olsa öndeyiz duygusu. Ne derseniz artık. O ana kadar önlem almışta olsak, top çok fazla kale önümüzde dolaştı. Buna rağmen kalemize şut imkanıda vermemiştik. Ama iyi bir organize atakla topu uzaklaştıramadık ve kalemizde golü gördük.

Sonrasında vereceğimiz tepki topa daha fazla sahip olmak ve rakip alana oyunu yığmak olmalıydı. Beklediğimiz olmadı. İlyas bir tek Enes’e verdiği pasın dışında sahada yoktu ikinci yarıda. Ne bekleriz ondan topu alsın, maestro görevi yapsın ve takımını atağa kaldırsın. İstedi mi oluyor? Ama istediğinde işte.

İkinci yarı takım olarakta kötüydük. Bir nevi bu maçlarda kalite çıkar aslında. Benim ölçüm bu tür maçlardır. Bakıyorum sezon başından beri maalesef ha oldu ha olacak derken yarış halinde olduğumuz takımlara karşı üstünlük sağlayamadık.

Son dakikalarda Ahmet’in bir kurtarışı var ki umutlarımızın hepten tükenmesini önledi.

İsmeti Hoca’nın oyuncu değişikleri de tartışmalıydı. Oğuz ikinci sarı görmemesi için yerine Yılmaz ikinci yarı başlaken alındı. Okan sakatlıktan dolayı yerini Savaş’a bıraktı. Erhan’ın yerine bari Bahattin olsaydı demeden edemedik.

İlk yazılarımda da belirttim hep işi sıkı tutalım son haftalara kalmasın ama olmuyor işte ne yazarsanız yazın. Sahaya çıkanlar böyle istedi.

Ligi bu tür maçlar koparır. Zaten puan kayıplarımızı toplasak sadece öne geçip berabere biten maçlar dahi durumumuzu özetliyor. Ne hikmetse galip bitiremedik önde olduğumuz böylesi maçları.

Şimdi ne olacak? Elbette futbolcularımız kalan maçları alıp rakibin puan kaybetmesini bekleyecek. Aynı puanda olmamızda yetmiyor. İkili averajda Keçiörengücü önde.

Yani biz hepsini alsak dahi onların ya bir mağlubiyet almalarını ya da iki beraberlik yaşamaları anlamına geliyor ki futbolda herşey mümkün. Olmaz demeyin. Bakarsınız olur.

Nihayetinde şansımız devam ediyor ama kendi göbeğimizi kendimiz kesmeyeceğiz. Yani ipler rakibin elinde. Öne geçtiğimiz maçta önemli bir avantajı kaybettik demek daha doğru.

Normal bir lig durumu olsa bu puana belki de sevineceğiz aslında ama öyle bir lig ki rakip şurada kaybeder diyemiyoruz. Bir maç haricinde. O da Sarıyer ki belki de bizim maçta onlarda playoff hesaplarından yedek takımla çıkacak Keçiörengücü karşısına.

Hele biz kalan maçları alalım. Bir de bunun play-offu var ki orası daha da karışık. En iyisi talih bizden yana olsun diyelim. Kalan maçları almaya bakalım.

Kısacası ne yarıştan koptuk nede şampiyonlukta en öndeyiz. İlginç bir tablo oluştu. Hesaplar gibi kafamızda karışık…

Umudumuz bitmedi ama yara aldı! Son maça kadar mücadele şart…

TARAFTAR FUTBOLU BİLİYOR!

Geçenlerde Obradoviç’in “taraftar basketbolu biliyor!” haberi vardı medyada. Karşıyaka maçı sonrası yaptığı açıklamanın içinde yer alan bu ifadeler sadece gönül almak için değildi.

Kendisi çok iyi bir basketbol koçu. Tartışmasız durum böyle. Zaten başarıları ortada. Böyle olmasına rağmen kendisini izleyen ve takip edenlere de hakkını teslim ediyor.

Evet belki taraftar bazen duygusaldır bazen de hırçınlık yapar. Ama eğer futbolu bilmeseydi zaten izlemesinin de bir anlamı olmayacaktı.

İlla ki bir yerde oynaması veya yazması şart değil, orada olup takımını izlemeye gelmesi dahi futbolu bildiğini göstermez mi? Tepkilerin seyirci sayılarıyla da doğru orantılı artıp azaldığı da aşikar.

Sosyal medya üzerinden artık anlık tepkilerini rahat rahat veriyorlar. Kesinlik öyle yorumlar var ki çoğu futbolcunun da teknik adamında önünde. Adamın diploması yok diye futbolu da bilmez zannetmeyin.

Kimse kalkıpta taraftara laf etmesin arkadaş. Herkes işinde farkındalık oluşturacak. Yan gel yat ile olmuyor artık işler.

Patronlarına baksınlar. Yüksel Bey açık açık ifade etti verdiği röportajda. O insan sıfırdan geldiyse yaptığı işin emeğini çektiği içindir.

Profesyonel olmayla futbolu ben bilirim demesin kimse. Bu iş o işin bir nevi diploması ve uğraşısı karşılığıdır. O halde herkes işini doğru yapacak! Başta da futbolcular…

İnsanlar sırf tutkuları için kilometrelerce yol geliyor, tezahürat yapıyor. İçeriye girememe, polisin sert müdahelesini göze alarak geliyor hem de. Kimse kusura bakmasın ama sahada elini kolunu izleyen futbolcu için gelmiyor ama bir yere kadar der sırası gelince.

Etmeyin kimseyi iş bilmez anlamaz zannetmeyin. Her şey sahada gözüküyor arkadaş! Onlar yine de size destekten geri durmuyor bilesiniz.