Deplasmanda aldığımız 1-0’lık mağlubiyete rağmen umutluyduk. Hatta başlığı da “Tur Samsun’a Kaldı!” olarak atmıştık. Buna inanmıştık. Çünkü futbolcular bunun telafisini yapacak güçteydiler. Kağıt üzerinde üstündük!
Aslında sezon başından beri sıkıntımız buydu. Kağıt üstünde üstün olmak. Tüm maçlarda favori olmak. Bir bakıma baskı oluşturur futbolcularda. Önceki yazımda kısaca değinmiştim.
Tüm şartlar lehimizeydi. 30 binin üstünde taraftar gelmiş, tüm belediyeler iftar için hazırlıklar yapmış, ambiyans da müthişti. Tek eksik olan şey ise gol oldu!
Her şey mükemmel iken tur atlayamamak. Hem de koskoca 180 dakika boyunca sezon içinde 5 gol attığımız Sakaryaspor’a 1 gol dahi atamamak gerçekten üzücü.
Aslında ilk maçta daha iyi bir takım görüntümüz vardı. Tamam dedik bu kez olacak. Futbolcular gerekeni üzerlerine düşeni yapacak. Verdikleri sözleri yerine getirecek. Biliyorsunuz hem kısa videolar hazırlandı sosyal medyada yayınlandı hem de bizzat Yüksel Bey’in haftalar öncesinde “adeta haykırdılar” demesiyle verdikleri söz vardı.
Müthiş taraftar desteğiyle başlandı. Her şey mükemmel gidecek diye düşünürken bir türlü aradığımız gol gelemedi. Aslında geldi ama ofsayt diye sayılmadı. İlk yarının sonlarında Hakem Halil Umut Meler’i yardımcı hakemi yanılttı ve hatalı bayrak ile nizami golümüz iptal edildi.
İlk yarı boyunca İlyas çok çalıştı, çabaladı ve uzaktan şutlar ile kaleyi yokladı. Erhan ve Bahattin ile de cılız da olsa pozisyonlar üretmeye çalıştık.
İkinci yarı daha muhteşem bir mücadele bekliyorduk. Tam tersine adeta okunmuşlar gibiydik sahada. Çok bir varlık gösteremedik.
Abdülkadir’in yükseldiği ve sahanın en çok çalışanı Oğuz’un tamamladığı bir gol vardı sayılmayan. Taktir hakkı ama gol noktası gösterilse de yeriydi.
Olmadı dakikalar tükendi ama tribünlerin beklediği gol bir türlü gelmedi.
Elendik!
Kadroyu da tartışsak, hocayı da tartışsak artık faydası yoktu. Tabi İsmet Hoca “Bende anlayamadım!” demesini biz hiç anlayamadık. Hoca devam edeceğini belirtti. Taraftar nezdinde kredisi bitmiş bir hocanın devamlılığı İsmail Başkan’ın elinde.
Koskoca bir sezon uçup gitti. Adeta boşa gitmiş gözükmüş olsa da ilerleyen günlerde yapılacak iç muhasebe ile yaralar tespit edimelidir. Gerekli derslerin çıkarılmasıyla elbette gelecek yıla daha iyi hazırlanmayla üstesinden gelinebilir bu krizin.
Sezon başından beri yazdıkılarımız diye başlamak istemiyorum. Ancak bizlerin dışarıdan görüp de hatırlattıklarımız vardı.
Öncelikle işi baştan sıkı tutmaktı. Bu konuda ciddi sıkıntılarımız vardı. Adeta futbolcular elimizi kolumuzu sallaya sallaya çıkarız havası bir türlü geçmedi. Tavşan kaplumbağa misali liderin 3 puan gerisinde tamamladık ligi.
Yine Taner Hoca tutturdu 2 puan ortalaması diye. Oysa daha ilk haftalar diyeceğimiz maçlarda 70-75 puan arasından ligin şampiyonluğu belirler diye yazmıştım. O bile yetmedi 76 puanda bitirdi lider. Siz kafadan iki takımı puan tablosuna eklemeyecek kadar aciz misiniz?
Şampiyonluğu ligi 1 puan farkla bile olsa rakibinden önde bitiren takım kazanıyor. Bazen 65 olur bazen 70 olur! Ha bazı ligde 97 puan alsanız bile lider olamıyorsunuz.
Yine alınan futbolcular çok konuşuldu. Özel hayatlarına dikkat etmeyenlerin olduğu çok dile getirildi. Elbette onlarında eğlenme, vakit geçirme ve bir şekilde deşarj hakları var. Lakin bunu daha sağlıklı ortamlara yapmaları gerekiyordu.
Taraftarın görebildiğini, yazarların sürekli takım oyunu yok denildiği haftalarda “Bu lig böyle işinize gelinirse!” havasındaydı teknik heyet. Oysa futbolun evrensel gerçeği varken bizi uyutmaya kalktılar.
Bir de sürekli takım içinde uyumluluk, arkadaşlık ve birbirine bağlılık olayı çok konuşuldu. Aslında ben buna hak vermekle birlikte eğer futbolcu ki profesyonelim diyorsa çokta günümüzde gerek yok. Yani hani “abi” kavramını gerektirmez. Lakin bizim futbolcular daha o uluslararası profesyonelliğin çok gerisindeler. O kavram sadece sözleşme imzalarken geçerli.
Hep yazmaktan imtina ettiğimiz futbolcuları araştırma yani scout ekibi yine çok ama çok daha fazla tartışılacaktır. Bu lige çıkmamız halinde de olacaktı. Şimdi daha fazla irdelenecektir. Elbette başta Başkan İsmail Uyanık ve Yüksel Yıldırım buna karar vereceklerdir.
Yüksel Bey’in maç sonu taraftalarımızla olan diyaloğunda buna bir nebze de işaret etmiştir.
Elbette bu işin en büyük hüznünü yaşayan kuşkusuz İsmail Başkan ve Yüksel Bey olmuştur. Onlara sonsuz teşekkür ediyoruz. Mevcut borçla zaten biz bu heyacanı dahi yaşayamaz hatta yazmaya dahi gerek duymayacağımız günler bekliyordu bizleri.
Tabi canları yandı hem de çok. Hem maddi hem de manevi. Şirket mantalitesinin yani bir yerin kurumsal kimliğinin oluşması öyle hop demeyle olmuyor.
Kökleşmiş bir anlayış var kulüp üzerinde. Önce buna kulübe yakın isimler inanacak, sonra basın ve taraftar. Bu işin serüveni elbette daha uzun zaman alacaktır. Bekleyip sabır etmek düşüyor.
Hedeflerde ciddi bir yara alındığı aşikar. Ancak krizi yönetme uzmanı olarak bildiğimiz İsmail Uyanık Başkan’ın kısa sürede toparlanarak yeni hedefler ve uygulamaları da göreceğiz. İlla ki birileri çıkıp bu faturayı üstlenmek zorunda. Çünkü şirketlerde bir sıkıntı varsa ortada bir problem ve başarısızlık varsa mutlaka bunun faturası da birilerine çıkacaktır.
Biz daima SAMSUNSPOR diyenlerdeniz. Bunu için de bunu çok iyi bilen bir Başkan var. En azından içimiz yansada gönlümüz daha rahat olarak önümüze bakıyoruz.
İsmail Başkan katıldığı programda play-off’lar bitince bir ameliyattan bahsetmişti. Kendisine geçmiş olsun diyor, geçireceği operasyon sonrası sağlığına en kısa zamanda kavuşmasını diliyoruz. Allah şifa ihsan eylesin.