BU ŞEHRİN ÇOCUKLARI SAMSUNSPORLUDUR!

Başlığı görünce ister gülün ister onaylayın isterseniz ütopya deyin. Bakış açınıza bağlı. Biz bunun için yazarız bunun için söyleriz. Ya ne dememizi isterdiniz beyim?

Zaman zaman da dile getiriyoruz. Çocuklarımızı mutlaka ama mutlaka Samsunspor’umuz ile özdeşleştirmeliyiz.

Aslında yazı notlarımın arasındaydı pankart. Öyle can sıkıcı bir akşam yaşadık ki bunu dahi yazmayı ihmal ettik. Nedir o; “Bu şehrin çocukları Samsunsporludur!” yazısı.

Bakıldığında oldukça masumane oldukça içten bir o kadar da geleceğe umut veren bir söylem.

Taraftarlarımız pankartı görünce alkış fırtınası kopardı. Hakkını verdi. Doğru söze ne denir ne söylenir.

Ancak birileri başka bir olay ile özdeşleştirdi bu olayı. Malum Yüksel Bey’in kızı bir çocuğa giymek ister misin? sorusuna olumlu cevap alınca üzerindeki Trabzonspor formasını dahi çıkartmadan, Samsunspor formamızı giydiriyor. Peki tersi olsaydı fırtına mı kopacaktı? Bizler bakanlara, vekillere ve basına bu bir “zorbalıktır” mı diyecektik? Asla!

Peki biri hem de ilimizde yaşayan biri özel durumuna bakmaksızın bunları yapıyor. Yetmiyor, bir adım öteye gidiyor. Sonra Yüksel Bey’e attığı twit sonrası “özür” yazıyor tabi kıyamet kopuyor. Bununla da kalmıyor besbelli yazı yazdığı yerleri ateşliyor, devreye sokuyor belli ki. Gazeteciliğe yakışmayacak ifadelere kadar uzanıyor. Pes artık!

Dışarıdan görende iki ilin insanı düşman zanneder! Ayıp arkadaş ayıp. Her zaman yazarız herkesin dostu var akrabası var. Kaldı ki bu mikro milliyetçiliğin kimseye de faydası yok. Aslında birçoğunun da hiç ilgisini dahi çekmiyor. Çok az kişi dahil oluyor bu olaya. Trabzonlu insanların birçoğu bu insanlar gibi düşünmüyor. Bilmezler tabi kimi derneklerinde Samsunpor köşesi olduğunu. Bilmezler mi o ilimizden de birçok insan maçlara gelir, tezahüratlara eşlik eder. Bilirler ama işleri güçleri fesatlık!

Basın toplantısında tam da söylenmesi gerektiği gibi söylüyor İsmail Başkan, “Özür dileyecek bir durum yok. Özürde dilemiyorum!” hakikat böyle. Şunu dahi söyledi “Böyle bir şey yaşanacağını bilsem bunu dahi yapmazdım!” Ancak birileri kaşıyıp duruyor ne yazık ki? Başkan zaten bu zihniyete de gereken cevabı vermiş oldu.

Sosyal alan, bir konu gerçekten uzatılıp köpürtülürse olacak işler olmaz denilen bir yer. Hiç mi düşünmeden yazar insan bilemedim. Bu şehrin çocukları tabi ki Samsunspor diyecek! Ya ne diyecekti? El insaf!

Bizler bunun için mücadele ediyoruz. Çocuklarımızı yıllardır alt liglerde olmamıza rağmen Samsunspor sevgisiyle büyütüyoruz. Elbette gün gelecek diye diye…

Düşünün ben büyük başarılar yaşadım. Heyecanı yaşadım. Daha benim oğlum büyüdü üniversite okuyor bir yıl o da yıllar oldu süper lig yaşadı bebeklik dönemini saymazsak. Halen Samsunspor diyebiliyorsa elbette bu bile büyük başarı. Sadece benim değil tüm Samsunspor duygusu ile hareket eden ve bunu ailecek yapan kişiler içinde öyle.

Yıllardır dolaşırım il il. Orada ki çocuklarımız ile denk gelir başka takım dediklerinde Samsunspor’u anlatırım. Zaten İsmail Başkan da yer yer bunlara değinir ve söyler. Bir ilin takımı o ilin öz değeridir. Kültür yansımasıdır. Salt bir futbol değil artık, bir kültür tanıtımının önemli bir ayağıdır.

Başkan da açıkladı uzun uzun. Yıllardır süren bir projenin yansımasıydı pankart. O halde iki ili karşı karşıya getirmek yada belli bir amaç doğrultusunda çalışan bazı kimselerin işgüzarlıklarına gülüp geçmek gerekiyordu ama iş o kadar büyüdü ki kayıtsız kalamadık.

Gururla yazıyoruz; “Bu şehrin çocukları Samsunsporludur!”

Buz İstifası!

İrfan Hoca ile ümitlenmiştim. Bunları da açık net bir şekilde yazmıştım. Oynanan futbolu baştan beri eleştiriyoruz. Hazırlık maçları dahil bazı yanlışlıklar var diye. Özel bir durumu yoksa Abdülkadir gibi direk kaleye yüzü dönük bir tecrübeli forveti kadroda tutması gerektiğini yazmıştık.

Elbette yılların hocası bir bildiği vardır dedik. Aslında Gümüşhane maçında 9 kişi kalınca gösterilen mücadele ile iyi bir hava yakalanmıştı. Kim ümitlenmedi ki o maçta?

Haftalar önce yazmıştım. Mazeret olmasın. İşi sıkı tutalım. Sonra takım oturmadı, eksiklikler var gibi söylemleri duymayalım. Ancak mağlup olmadık belki ama alınan beraberlikler mağlubiyet acısı gibi oturmaya başladı. Çünkü rakibiniz kayıpsız gidiyor.

Futbol sabır ve mücadele oyunu. Bunun için psikolojinizi dik tutacaksınız. Hocanın “Baskıyı kaldıramadım” demesi biraz garip olmuş. Kolay bir gidiş olmuş. Bundan sonra ki gideceği takımlarda en azından bir referansı var “Namağlup bıraktım!”

İçeride neler yaşandı neler olduysa artık. İsmail Başkan açıkladı bunları biraz. Talebini de iletti. Ancak bu tür baskılar böylesi kamuoyu olan her yerde var. Zaman zaman yazıyoruz böylesi baskılara hazırlıklı olan hem hoca hem de futbolcu gelsin. Yoksa işleri zor olur diye. Yani İrfan Hoca da bu baskıyı kaldıramıyorsa “Kim ile olacak?” sorusu geliyor akla ister istemez.

Artık bekleyeceğiz. Önemli olan takımın başarısı. Bizler taraftar olarak takımın başarısını yürekten isteriz. Pozitif eleştiri yapmaya çalışıyoruz. Ancak taraftarın beklentisi hem skor hem de oyun anlamında karşılanmadığında böyle garip gerekçeler kalıyor geriye.

Yıllardır var bu futbol. Yıllardır bu taraftar takımının peşinde. Tam ümitler sönmüşken geldi İsmail Başkan ve Yüksel Yıldırım. Öyleyse bizler bunu bilen birileri olarak desinler ki yorum yapmayın, yazı da yazmayın eleştirmeyin, sosyal alanda da uzak durun. Olur mu? Olmaz.

Çünkü hayat bir dengedir. Eğer siz taraftarı stadyuma çağırıyorsanız, eğer siz forma alın diyorsanız, şimdi de tv için bilet alın istiyorsanız bunlar olur ve yaşanır. Önemli olan bunların önüne geçecek unsurlardır. Diyor da başkan “Siz işinize bakın!”

Bakın kimler eleştirilmiyor ki bizimkiler onların yanında çok cılız kalıyor. İnanın üst liglere gittikçe bizim söylemlerimiz az bile kalacak. Bakın koca koca teknik adamlar yerden yere vuruluyor son zamanlarda.

Bu taraftar yeri geldi harçlığını verdi, yeri geldi kağıt topladığı parayı verdi, yeri geldi gece gündüz kapı kapı dolaştı. Deplasman demedi yol demedi kilometrlerce yol yaptı. Bunun dile getirdiği için Caner’i alkışladık.

Başarı için gerekli çalışmanın yapıldığından kuşku yok. Ancak eksiklikler neyse dileriz ki onlarda düzelir. Para var huzur yok ise sorunu içeride aramak en akıllıca olanı. Taraftar der çünkü bu taraftar yeri geldi “Paranız ödenir hakkınız ödenmez!” diye haykırdı eski 19 Mayıs Stadyumunda!

 

 

NEREDE ISIRAN VE BASAN TAKIM?

Şampiyonlukta ki rakibiniz gündüz kazanmış. Bu maç daha da önemli hale gelmiş. Onlar deplasmanda olunca siz sahanızda mücadele ediyorsunuz. Deplasmandan zor olsada galip gelmeyi başarmışsınız.

Hoca yine dersler alacağız, ısıran, rakibi bozan ve mücadeleci takım olacağız demişti İnegöl’de. Hafta içi yapılan basın toplantısında da gergindi hoca. Caner’in arkadaşlarına tepkisi vardı. Kendi lisanıyla doğrusunu yaptı. Doğal bir kişilik en nihayetinde.

Taraftar oynanan futboldan memnun değil. Yazarlar da öyle. Aslında Hoca da memnun değil bu durumdan. Sahada ki gösterilen reaksiyon ise can sıkıcı! Alınan beraberlik mağlubiyet acısı gibi oldu bizlere.

Top oynamak için oynanılmaz!

Kazanmak için mücadele edilir. Gol atmak için ileri gidilir. En baştan yazdıklarımız var, eğer bu takım şampiyon olmak istiyorsa rakiplerine ayak uydurmaz, kendisi belirler tempoyu, oyunun akışını, skoru vs. Ancak durum öyle değil. Oynanan kötü futbol sonrası idare edilen skorlar şimdi yine bir beraberlik.

İlginç aslında. Çünkü mağlubiyet yok ama rakibinizin 6 puan gerisindesiniz. Çünkü onlar bir şekilde kazanıyor. Ya bize kapandıkları gibi onlara kapanmıyorlar yada fırtına gibi oynayıp istediklerini alıyorlar, almasını biliyorlar.

Mevzumuz bizim takım ama bu işte bir yanlışlık var. Ya takım içinde ya teknik heyette. Sosyal platformlara yansıyanlara itibar etmek istemiyoruz. Ancak sahada öyle bir gariplikler zinciri var ki anlamakta zorlanıyoruz.

Koskoca 90 dakika bitiyor ama pozisyon anlamında 3 pozisyon var yazabiliyoruz. Oysa biz şampiyonluk için mücadele veriyoruz ve kendi sahamızdayız. İlk kez gol atamadığımız bir maçı geride bırakıyoruz. Kubilay girene kadar uzaktan dahi şutumuz yok. Giremiyorsan içeriye atacaksın dışarıdan şutlar futbolun en büyük kuralı bu.

Hoca da formsuz mesala. O da değişiklikleri ile şaşırttı bizleri. İyi oynayan iki adam var zaten ikiside alınıyor. Samet içeride kalıyor. Geçen haftayı gol ile kapatmış Bahattin kenarda başlıyor. Doğrusu bilemedim. Hoca’ya güveniyorum o ayrı ama bunları da yazdırmasa iyi ederdi.

Hani birde sürekli Malatya örneğini veremese iyi olur. O bitti geride kaldı Hocam. O sizin için iyi bir referans ama şuan biz bir şey yaşıyoruz. Sahaya yansıyan ‘ısıran, basan, rakibi ablukaya alan takım’ biz onu görmek ve duymak istiyoruz.

İşi son dakikalara bırakmışız şuursuzca baskı yapıyoruz. Bu değil ki sizden duyduğumuz. Saha ile duyumlar arasında uyuşmazlık var Hocam. Sene başında Yüksel Bey size 80 puan derken şaşırmışsınız. Doğrusu bu. Belki bu yıl o puan da yetmeyecek.

Biz geçen yıldan beri yazıyoruz bunları. Çok az puan kaybına tahammülü olan bir ligdeyiz. Hele de bu grup. Diğer grup olsa belki de ara fark liderdik. Ama bizi bu lig ilgilendiriyor. Rakipler ortada. Başka takıma direnmeyen sizin karşınızda aslan oluyor.

Bu maçta da öyle oldu. Bonuslu futbolcu bir kez hata yaptı onda da Samet iyi değerlendiremedi. İkinci pozisyon yine Samet ile geldi. Bunun dışında oluşan karambollerimiz vardı. Oyunun temposunu kanatlar ayarlar ama onlarda sakindi. Bir tek Caner ileride çabalıyor. Az kalsın ıskalamasa golü de atıyordu.

Kısacası maç boyunca ısıran ve rakibe basan bir takım göremedik İrfan Hocam. Maçın iyilerini de alınca boşalan alanlardan az kalsın mağlup dahi oluyorduk ya defansımız iyi ki günündeydi.

Hafta içi kupa maçı sonrası Zonguldak. Ümitsiz değilim elbette. Çünkü daha çok maç var. Çok alınacak puanlar var. Klasik olarak hepsine talibiz. Elbette kırılma noktaları olur bu ligde. Ancak bizim sahada ne yaptığımıza bakıyorum öncelikle. İşte bu düşündürüyor beni…

TEK GOL 3 PUAN!

Rakip İnegölspor’un kendine göre hedefleri olan bir kulüp. Yeni teknik adam değişikliği yaptılar. Katı defans anlayışıyla bir puan alır mıyız düşüncesiyle ve kontra atak futbolu ile sahaya çıktılar.

Takımımız durağan başladı maça. Tempoyu bir türlü istenilen düzeye çıkartamadık. Aralara atılan toplar defansta takıldığı gibi yapılan ortalarda da isabet yüzdemiz düşük kaldı.

Vasat futbolumuz vardı sahada. Rakip alanda istenildiği gibi çoğalamadık. Geçen haftanın yıldızı dediğimiz Enes daha ilk dakikalarda ayağına gelen fırsatı değerlendiremedi ve kale önünde topu ıskalayarak mutlak bir golden etti bizi.

Yine Atabey de istenilen görüntüden uzak kaldı. Buna rağmen Guido çalışkanlığıyla takımını pozisyonlara sokmaya çalıştı. Samed Hakan da yine etkiliydi. Sanki biraz daha ofansif oynama becerisini artırmalı diye düşünüyorum. Çünkü çok fazla geriye dönük kalıyor. Topu daha aktif olarak rakip alana taşıyabilmeli. Bunu yapacak kapasitesi de var onun.

İstenildiği gibi sahaya ağırlığımızı ve kalitemizi yansıtamadık. Bir şeyler eksik hep dedirtti bize maç boyunca. İlginçtir ki hafta içi hazırlıkları da epey sert geçiyor ama buna rağmen oyun anlayışımızda halen sıkıntı var.

Rakibin topu az kullanmasına karşın etkili pozisyonları vardı. Eğer son vuruşlarda daha becerikli olabilselerdi 1 puana da şükrederdik. Geçen haftaki o dengeli ve bol pozisyonlu maçtan uzak görüntümüz vardı.

İkinci yarıya Kubilay ve sonrasında Bahattin de oyuna girdi. Bu oyuncuların aldığı cezaya çok girmeyeceğim. Ancak Kubilay’ın isteksizliği gözle görünür biçimdeydi. Düzeltmeli kendisini, daha bilinçli oynamalı. Takımını ataklara kaldırıp pozisyona sokmalı. Kafasında ne varsa bir an evvel çözmeli artık.

Çift forvet ısrarım var benim. Hedefe giden yollar böyledir. Kimse tek forvetle şampiyon olamaz. Hangi ligde olursanız olun. Çünkü rakip defansı şaşırtacaksınız, bozacaksınız, onları ekarte etmelisiniz. Kısır kaldık bu maçta hem de çok kısır.

Ani geliştirdiğimiz atak sonrasında Bahattin’in attığı gol ile altın değerinde 3 puan ile döndük İnegöl deplasmanından. Yine de bunu başarmakta güzeldi. Çünkü galip gelmek her şeye rağmen iyidir.

Oyun mantığının inişli çıkışlı olmasına alışığız. Ancak bunun sürekli olması düşündürüyor. Ümit ediyorum ki daha tempolu daha topu rakip alanda hızlı kullanan bir takım haline gelelim. Üretkenlik önemli. Bakın maçın son dakikasında Bahattin’in kullandığı pas atışına. Olmaz böyle bir mantık. Hadi rakip girdi araya onu göreceksin. Daha bilinçli daha kontrollü daha istekli oyun bekliyoruz “gol makinası!”

Sahaya bakıyoruz biz. Sadece skora değil. Geçen maçta her şeye rağmen üretkenlik vardı. Buna rağmen eleştirenler oldu. Ancak bu maçta rakibin kaba defansını aşmakta zorlandık. Kale içine gelen topları almakta da güçlük yaşadık.

Şükür ki 3 puanla dönüyoruz. Haftaya Sancaktepe maçında daha coşkulu bir takım görmeyi ümit ediyoruz.

GURUR DUYDUK!

Bu kez Samsunspor için değil yazım. Aslında birçok kişinin belki de haberi olmayan bir spor dalı. Daha çok tekvando, karate ve judo dallarıyla yakından ilgilenenler gayet iyi bilirler; Muay Thai Sporu!

Bu spor dalında bir başarıya imza atıldı. Hem de şehrimizden Samsun’umuzdan çıktı. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük illeri de geride bırakarak. Küçük yaştaki sporcumuzdan büyük başarı geldi ilimizden.

Muay Thai Sporunda Dünya Şampiyonu Zeynep Sena Comart oldu. Ancak bu başarısını göremedi koskoca Samsun!

Ulusal basını geçtim yerel basının dahi ilgi göstermediği bir başarıdan bahsediyoruz. Belki benim köyümün insanı olmasa bu başarıdan dahi haberim olmayacaktı. Sosyal medyada da çok yer almaması yine ilginç geldi bana.

Başkanımız İsmail Uyanık Bey’in sıkça dile getirdiği “Samsunculuk” unsurunun ne denli öldüğünü bir kez daha gösterdi.

Oysa yerel basında bunun onda biri kadar değer atfetmeyecek bir olayın dahi ne denli köpürtüldüğünü biliyoruz, okuyoruz ve görüyoruz.

Bazen daha topa vurmayı dahi yeni yeni olan kimilerinin “yıldız adayı” olarak gündeme getirildiğini de görüyoruz.

Oysa Bayrağımızı göndere çektirmiş, Milli Marşımızı daha küçük yaşta uluslararası bir arenada dinlettirmiş ve hepimizin gururu olmuş bir yavrumuza daha iyi şartlarda destek verilebilirdi. Devlet erkanı, şehrin ileri gelenleri ve stk’lar bu genç sporcumuza en azından plaket vererek onu onore edebilirlerdi.

Bizler biliyoruz ki bir sporcu kolay yetişmiyor, biliyoruz ki başarı da kolay gelmiyor. Ancak başarının da ödüllendirilmesi gerektiğini de gayet iyi biliyoruz. Hele de şu günlerde milli duygularımızın fazlaca olduğu günlerde.

Kaldı ki milli takımımız ile ne kadar gurur duyduysak, diğer başarılı sporcularımızla nasıl gurur duyduysak Zeynep Sena gibi genç sporcularımızla da gurur duymalı ve onlara destek vermeliyiz.

Son olarak sporculara verdiği desteklerle tanıdığımız Başkan İsmail Uyanık Bey’in de bu sporcumuza en azından ağırlaması mümkün olur mu? Sesimiz ulaşır mı bilemem ama neden olmasın diyorum.

Tebrikler Zeynep Sena tebrikler hocalarına…Başarılarının daha da artarak devam etmesini dilerim. Yürekten alkışlıyorum seni.

 

GALİBİYET BAŞKAN UYANIK İÇİN!

Önce Manisa FK beraberliği ardından da beklenmedik Amedspor beraberliği takımın moralini bozduğu gibi taraftarında canını sıktı.

Özellikle son iki maçta mücadeleden yoksun görüntülerdi aslında bizleri düşündüren. Kaliteye baktığımızda en önde olan takımız ancak bunun sahaya yansıması o derece olmadı.

Öteden beri yazıyorum, bu ligin ortası yok. Ya üste oynayan var ya da gücü nispetinde kümede kalmaya oynayanları. Daha sıkıntılı olan kulüpler var onlarda zaten düştü gözüyle bakıldığından dolayı puan kazanmaları sürpriz diye bakılıyor. Baktığımızda puan durumu öyle sıkıntılı değil. Ama hep yazıyoruz sizden bir öncesi varsa ona odaklanıyoruz. Durum bu aslında.

Bu ligden direk çıkmak için puan kaybının çok az olacağını zaten daha evvelde yazmıştık. Bunu tekrarlamakta beis yok. Durum ortada!

Kadroda revizyon yaparak başladı İrfan Hoca. Özellikle Kubilay’ın düşüşüne Bahattin de eklenince gol yollarında yaşanan sıkıntı bu iki futbolcumuzun dinlendirilmesi niteliğinde kadroda yer verilmedi.

Sahaya on birde çıkan Enes ve Oğuz vardı. Her ikisinin performansına Atabey’de katkı yapınca ortaya hem futbol anlamında hem de mücadele anlamında bir güzel bir skor oluştu.

Dört farklı skor yabana atılamaz. Çünkü bunu destekleyen unsurlar önemliydi. Guido’nun açılışını yaptığı gol pozisyonu. İçeriye Caner’in tarafında yapılan iyi bir orta Yalçın’ın kale önüne indirmesiyle, rakip defansın ofsayt diye duraklaması Guido’nun topu ağlara göndermesiyle sonuçlandı.

 

Hemen akabinde Oğuz’un presi topu kapıp boş alandaki Enes’e göndermesi ve onunda topu ağlara göndermesi. Bunlardı aslında hep yazdıklarımız. Yani topu isteyeceksin, baskı yapacaksın, rakibi bunaltacaksın. Bunları görmekti bizleri memnun eden.

 

Atabey önce attı sonra attırdı. Gecenin en güzel olanı da Caner’in attığı goldü. Hırsıyla, mücadelesiyle taraftarın gönlünde taht kuran farklı bir karakter yapısı olan Caner kuşkusuz bu takımın itici gücü olmaya devam edecek.

Atabey demişken, belki 2-3 gol daha atabilirdi. Oyun stilini ilk kez bu kadar net olarak sahaya yansıttığı bir maçı geride bıraktı. Diyeceksiniz rakip kolaydı. Bizim kolay rakipler karşısında ne denli zorlandığımız maçlar olduğunu da hatırlatalım. Öyle ya penaltı pozisyonunu dahi yazamadık şuraya..

 

Önemli bir maç farklı bir skorla geride kaldı. İki maçta kaybedilen puanlar, Manisa FK ile farkın açılmasına, alttan gelen takımlarında puan olarak bizi yakalamış olması da eklenince artan strese karşı karakter göstermek anlamında da önemliydi Kırklarelispor maçı.

Attığımızdan fazlasını kaçırdık belki ama farklı kazanılan bir maçı geride bırakmanın huzuruyla haftaya İnegöl deplasmanına hazırlanacağız. Kazanmaya devam ettikçe, takım oynamaya ve mücadele ettikçe daha iyi olacaktır.

 

En önemlisi de, son maçlar sonrası İsmail Başkan’ın, sosyal mecraya yansıyan hüzünlü görüntülerine bir de cumartesi günü basketbol takımımızın kendi sahasında farklı mağlubiyeti akabinde yansıyan düşünceli fotoğrafı eklendi.

Açılan “Yalnız değilsin İsmail Uyanık!” pankartıyla taraftarların İsmail Başkan’ın yanında olduğunu bir kez daha gösterdi. Yine sosyal mecrada bu konuda yoğun bir destek vardı. İçten ve samimi bir insan. Samsunspor sevdası çekti onu yıllar sonra buraya. Üzülmeyi hak etmiyor. Ancak futbolun doğasında olan şeyler içinde elinden geleni fazlasıyla yapıyor. Bunu da taraftar görüyor. Maçta ki destek bunun için çok önemli ve anlamlıydı.

Hep taraftar için yazılır ya galibiyetler, ben de diyorum ki bu galibiyet Başkanımız İsmail Uyanık için olsun. Değmez mi? Fazlasıyla değer fazlasıyla…

 

 

 

MÜCADELE ŞART!

Samsunspor kapalı gişe oynadı. Biletler tükendi. Ancak bazı yerlerde ufak tefek boşluklar oluştu. Taraftar üzerine düşeni yaptı. Tribünleri Süper Ligde görülmemiş şekilde doldurmayı başardı. Haliyle galibiyetle ayrılmak yakışırdı bu tribüne ve taraftarlara. Konfeti şov için emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.

İrfan Hoca, yine çift forvete döndü. Ahmethan ve Bahattin ikilisiyle başladı. Ramazan çalışkanlığının karşılığını bu haftada gördü ve 11’de yerini buldu.

Belediye takımının isim değiştirmiş hali Manisa FK. Tıpkı Gaziantep örneğini orada da görüyoruz. Yani yılların takımı ölüme terk edilmiş yerine bir başka takım şehire kabul ettiriliyor. Benzeri söylemleri İsmail Başkan ve Yüksel Bey gelene kadar çokça duyuyorduk.

Maç tempolu başladı. Öyle ki gole yaklaşan ilk takım bizdik. Ancak rakip oyunu çok kısa sürede dengeledi. Üst üste tehlikeli ataklar geliştirdi. Oyunu Dilaver’in üstüne yığan bir takım görüntüsü vardı. Çünkü hem İsmail Ertekin hem de birçok oyuncu geçen yıl Sakaryaspor’da beraber oynamaya alışıklardı. Akllıca iş yaptıkları ortada rakip takımın.

Caner’in çizgi önünden çıkarttığı top, akabinde direkten dönen top derken golü kalemizde gördük. Reaksiyon veremedik. Orta alanda ve rakip alanda kaptırdığımız her topu çok hızlı kullandılar. Öyle ki bilardo topu gibi vurduğumuz kalemizde tehlike oluşturdu.

Bahattin’in kullandığı serbest atışı kalecinin son anda kornere çelmesi bizi heyecanlandıran tek pozisyondu. İrfan Hoca kime izlettirdi rakip takımın maçlarını bilmiyorum ama Dilaver gibi etkili bir oyuncuyu kilitleyecek ona adeta yapışık ikiz gibi yakın oynayacak birini vermemesinin sıkıntısını maç boyunca yaşadık.

Nitekim ilk devre biterken Dilaver yine sahne aldı ve yaptığı 2. asist ile soyunma odasına çok rahat girmeyi başardılar. Seneler öncesi bizde oynarken de zaman zaman büyük işler yapmıştı. Yaşı ilerlemesine rağmen son dakikalara kadar performansı etkileyiciydi. Gariplik onda mı yoksa bizde mi yorum sizlerin.

İkinci yarıya İrfan Hoca, Ahmethan ve Erkam’ın yerine Guido ve Atabey’i oyuna aldı. Beklenen o reaksiyon bir türlü sahaya yansımadı. Taraftarda biraz olsun kıpırdama bekliyordu sahadan ama onu göremeyince onlarda suskundu bu dakikalarda.

İşin doğrusu rakip farkı daha da artırabilirdi. Nurullah son derece yerinde kurtarışlar yaptı. Biraz da rakip skorun rahatlığına bizim de kötü oyunumuz ile birlikte çok fazla rahattı.

Futbolun altın kuralıdır “Mücadele!” Eğer rakibinizden bir fazla topa sahip olamıyorsanız, bir fazla koşmuyorsanız maçı kazanmanız mümkün olmaz.

İki farktan dönüş nasıl olacak diye düşünürken bir anda Guido’nun, Dilaver onlardaysa bende buradayım dedirten ortaları geldi. İlk ortasında Atabey ile farkı 1’e indirdik. Hemen akabinde daha ilk golün anonsu yapılırken bu sefer Bahattin’in vuruşunda ters vuruşla korner kazandık. Guido’nun yaptığı ortaya Atabey’in kafa golüyle beraberliği sağladık.

Ne olduysa maçı rahat götüren hakem bu golden sonra çaldığı veya çalmadığı düdüklerle rakibe yardımcı olmaya başladı. İsmail Ertekin’in “lobi” söylemi geldi haliyle aklımıza.

Önce net faullerimizi ver(e)medi, sonra rakibi ikinci sarıdan atması gerekirden kırmızıyı gösteremedi. Oysa zamanı geçiren Mehmet’e sarı kartı verdikten sonra topu yere abartılı atmasından sonra ikinci sarı karttan atmalıydı.

Yine Bahattin’in düşürülmesini görmedi yada göremedi ve devam kararıyla niyetini belli etti. Birde son atak varken ve oyun durmuşken ne olur ne olmaz diyerek maçı erken bitirdi.

Bunları mazeret olarak yazmıyorum. Çünkü zaten 72.dakikaya kadar ilk on dakika hariç uyuyan bir takım görüntümüz vardı. Evvela bu sorgulanmalı. Rakibe karşı hiçbir önlem alınmamış olması sorgulanmalı. İzleme ekibi sorgulanmalı. Raporları nasıl hazırlıyorlarsa artık. Demek istemiyorum ama geçen yıl ki rehavet ortamına mı giriliyor dedirtti. Yani nasıl olsa kazanırız tarzı düşünceler. Olmaz olamaz futbolun şakası yok! Zaten İrfan Hoca bunu sürekli belirtiyor.

Önceden de yazdım. İrfan Hoca’ya güvenim tam. Lakin ekibini bu konuda uyarmalı. Raporları doğru dürüst vermeli. Sosyal medya da bile birçok uyarı vardı rakip takım için. Netecide sahada biz Hocamızdan ve de futbolcularımızdan daha diri daha ayakta kalan rakibi bozan, oyunu kontrol eden, pozisyonlar üreten bir takım beklerdik.

İlk gol öncesi top oyundayken top toplayıcı çocuk ikinci topu oyundan çıkardı. Belki de maçı kurtardı? Kural hatası mıydı? Rakip takım taşır mı kurula? Bence TFF’ye taşımaz. Maçın tekrarını istemez şu şartlarda.

Eğer tarihi bir fark yememişsek önce Nurullah’a sonra da futbol şansına teşekkür etmemiz gerekir.

Kubilay ve Gökhan’ı daha üretken olmalarını beklerdim. Hani derler ya yıldızlar böylesi maçlarda belli olur. Bugün değilse ne zaman.

Maçın kilit adamı Guido’ya ve Atabey’e teşekkür etmemiz gerekiyor. Nurullah ile birlikte bu iki oyuncu üzerlerine düşeni yaptılar ve takımı ipten aldılar. Düşünün şu an puan farkı 5 oldu diye yazacaktık.

Bardağın bir dolu tarafı da Manisa FK’ya ilk puan kaybettiren takım olduk. Yenemedik belki ama yenilmedik de!

Dilerim daha fazla dersler alınmış olarak önümüzde ki maçlarda böylesi bir oyun ile sahada yer almalıyız. Biz böyle gezen, uyutan, mücadeleden yoksun bir takım değil son 15 dakikada ki gibi bir takım istiyoruz.