Sahaya galibiyet için çıkmış bir takım görüntümüz vardı. Seçilen kadro da hemen hemen buna uygundu. Eldeki mevcuda göre büyük oranda ideal kadro vardı sahada.
Ertuğrul Hoca, belli isimleri en azından bir kez daha görmek için bu fırsatı onlara verdi. Onur, Nuri ve Enes bunların başında olan isimlerdi.
Enes’in heyecanı azmiyle birlikte stresi vardı. Bu stres onda hatalarıda beraberinde getirdi. Aslında iyi başladı ve takip ettiği top direkte patlamamış olsaydı başka bir Enes’i konuşacaktık. Yalnız özellikle de ikinci sarı kartta ki yaptığı hamle büyük hataydı. Hem ölü alandaydı, hem de sarı kartının olduğunu düşünmeden yaptığı hamleydi.
Bir diğeri de Onur. Maç eksikliği her halinden belli olan bir Onur izledik. İstek ve mücadelesinden memnun olduk ama maç eksiği oyunun bazı bölümlerinde kendisini gösterdi. Bilhassa da ikili mücadelelerde.
Oyunu her iki yarıda da forse eden bir takım hüviyetindeydik. Rakip Ç.Rizespor, kupada kalmak için değil de yedekler için form tutma anlamında olsada olur olmasa da görüntüsündeydi.
On kişi kaldıktan hemen sonra yenilen gol oyunun hakkı değildi. Sahada ki mücadelenin hakkı bizim galibiyete yakın bir görüntümüz olduğuydu. Ancak hem direkte patlayan toplar hem de hakem Tokat’ın ben kolay penaltı çalmam diretmesi bu turu bizden aldı.
Özellikle son çeyrekte ki mücadele ve futbol anlamında bize hangi Samsunspor dedirtti. Öyle ya son iki maçta ki performanstan memnun değildik.
Bu maçta ise ne yaptığını bilen takım oyununu öne çıkaran bir görüntümüz vardı. Klasman farkının hissedilmediği bir maçı geride bıraktık. Ahmethan’ın golünün gelmesiyle tura bir adım daha yaklaştık ama kale önünden bir türlü topu ikinci kez içeriye gönderemedik.
Belki berabere bitirdik ama herkesin gözünün pasının silindiği ve geleceğe biraz daha umutla baktığımız bir maçı da geride bırakmış olduk.
Öyle ki Ertuğrul Hoca’nın basın toplantısında ki tavrı ve sözleri bunu yeterince anlatıyordu. “Galip sayılır bu yolda mağlup!” cümlesi de bunu özetliyordu.
Tüm bunlar bize umut verdi elbette. Ancak mesele, Sarıyer maçı sonrası gibi olmamasında. O maçta da oyunu ve mücadeleyi fazlasıyla övmüştük ama sonrasında oynanan iki maçta bizler için hayal kırıklığı oluşturmuştu.
Elbette televizyon yayının etkisi, armanın ağırlığıyla birlikte tura yakın bir skorla başlamamız bizim için ayrı bir motivasyondu. Rakip zaten rotasyonla çıktığından dolayı ortaya bizim lehimize bir durum oluşturmuştu.
Artık bu maç ve kupa mücadelesi geride kaldı. Yapılacak takviyelerle ikinci yarıya daha güçlü olarak sahaya çıkacak takımı şimdiden sabırsızlıkla bekler olduk.
Önceki yazımda belirttiğim gibi avantaj bizde! Yeter ki bu mücadeleyi gösterecek istikrarı yakalayalım. Bizlerde bir öyle bir böyle yazmak durumunda kalmayalım.
Bunu belirtmişken, önceki teknik adamlarla zıt yönde yazdığımız maçlar oluyordu. Biz hangi maçı izledik duygusuna kapılıyorduk. Oysa Ertuğrul Hoca görüyoruz ki dobra dobra neyse onu söylemekten çekinmiyor. Doğrusu da bu değil mi?