VAR BİR YERDE BİR ŞEYLER!

Skor memnun etmiyor oyun memnun etmiyor. Hatta oyun içinde ki mücadele hiç memnun etmiyorsa var bir yerlerde bir şeyler diyor insan.

Herkes bilir futbolda mücadele nedir istek nedir bunun sahaya yansıması nasıl olur. Hani oyuyormuş gibi yapmakta var oymak, hem de yırtınırcasına kendini sahada göstermekte var.

Eskiler formada ıslanmadık yer kalmamalı derler ya işte öyle olur mücadele dediğin. Günümüzde bir kontrollü futbol mantığı çıktı çıkalı futbolcuların işine geldi ne formalar tam ıslanıyor nede kirleniyor. Hoş yıkama işi yapanların işine geliyor diyeceğim de inanıyorum ki onlarda dahi memnun değil bu durumdan. Hatta hayıflanıyorlardır bu formayı yıkamak israf olur diye. Suya deterjana yazık diyorlardır. Demeseler ayıp zaten.

Maçı işte bu duygularla bitirdim. Kolay değil izlemek için vakit harcayanların hele de heyecanla oturup bizim takım tam işte kendini gösterecek diyerek ekran başına geçip hayal kırıklığı yaşamak. Gerçekten kolay değil. Bir arkadaşım ki oldukça fanatik artık üzülecek duygum kalmadı benim gibi yeğenim de öyle dedi.

İşte tehlike bu! Yani saha heyecanını kaybederse tribünde kaybeder. Küçük yaşta olan taraftarlarımıza bunu yapmayın arkadaşlar. Bizler zaten çileli yıllar geçirmiş bir türlü istenilen kıvama gelmemişiz. Bari çocuklara ve gençlere bunu yapmayın.

Sahada artık şu bu değil kimse de mecal yok. Maç boyunca kaleciyi tehdit edecek pozisyon yok. Cılız olanları saymıyorum. Hal böyle olunca ikinci yarının başında kritik iki faulü ceza alanın önünde geçen hakemi dahi yazamıyorum.

Ne yazayım daha kağıt üstünde çok iyi takımız. Her biri ayrı bir değer. Hepsi ligin üstünde futbolcular. Ancak sahaya ve skora yansımayınca hiçbir anlamı olmuyor. Rahatlık batıyor anlaşılan sizlere.

Peki ne olacak? Çözüm takım içinde disiplinle ilgili diye düşünüyorum. Mustafa Aztopal istifa etmiş. Eğer futbolcuları o almadıysa neden gitti? Öyle ya başkan transferleri ben yaptım dedi. Mustafa Aztopal sadece pazarlıkları yapıyor diyordu. Ancak takım içinde bugüne kadar ne denli bir görevi olduğunu da biz anlamadık. Hayırlısı olsun.

Fuat Hoca’nın önünde iki seçenek var. İlki eğer ki disiplin kabiliyeti varsa problemli olanları ve performansı düşük olanları kadro dışı bırakacak. Ben buradayım diyecek. Ya da işler böyle iyi bir problem yok diyecek bizler de futbol izliyormuş gibi yapıp hep kahır diyeceğiz. Çok değil bir kaç haftaya kendisi de gider zaten başkası gelir ama işte öyle yine taraftar hoşnut olmaz.

Böylelikle Başkan yine paralarım boşa gitti diyecek ki hakikaten üzülüyorum bu duruma. Ha bir de tribünler devreye girecek ve protestolar artacak ve takım silkelenecek diyorum ama emin değilim.

Taraftar sahada bir şeyler ters gidiyorsa kulüp içinde ve takım için de ters giden işler olduğunu daima bilir bunu anlar. Kimse kimseyi kandırmasın. Baştan beri şeffaflık denilen kelime sadece sözde kaldı. Kimse gözünde ki çöpü görmez.

Düşünün daha ligin üçte birine yeni geliyoruz ki taraftarın çoğu bari düşmesek demeye başladı. Ama uyardık yazdık demek kolay. İşi yapacaklar bir kere yürekli olacak. O bu değil arma öne çıkacak. Başta ki hava neden bugün yok? Hepsini siz daha biliyor olmalısınız başkanım.

EMİN ABİSİZ İLK MAÇ!

Acımız sonsuz. Elim kazada ağır yaralandığı gün gözümüzün önüne geldi haberi ilk duyunca. Öyle böyle değil, geriye bakınca nasıl da geçti yıllar diyoruz.

Ağabey yazmak gerekiyor elbette ama bana abimiz yazmak daha sıcak ve içten geldi. O bizim hem abimiz hem kaptanımız hem de başkanımız oldu.

Düşünün gençliğinden itibaren bir kulübün aidiyet noktasının hep üstlerinde olmuş, yüreği bir taraftar gibi daima Samsunspor için atmış bir isimdi Emin Kar.

Elbette bu şehir onu da üzdü zaman zaman. Girmeyeceğim o günlere. Elbette başkanlık yaptığı dönemde bizde şöyle olsa böyle olsa dedik ama onun takıldığı konu eleştiri değil hakaretlere ve iftiralara varan konuydu. Nitekim başkan olduğu zaman karşılaştığımızda bunu da ifade etmişti. O gün dahi kendisine Emin abi diye hitap etmiştim.

Samsunspor için çırpınıyordu adeta. Artık hepsi geride kaldı. O meşhur Sivasspor maçı sonrası Mehmet Nas’a olan tepkisiyle, taraftar gibi ellerini havaya kaldırmasıyla hafızalarımızda hep yerini alacaktır Emin abimiz. Ruhun şad olsun mekanın cennet olsun. Ailesine de sabırlar dilerim.

Evet başlığı da Emin Abiye ithafen yazmayı uygun gördüm. Nitekim taraftarlarımızda ona karşı duyarlı davrandı ve unutmayacaklarını göstermiş oldular.

Maçın ilk yarısında tutuk bir görüntümüz vardı. Özellikle maçın ilk dakikaları hariç sıkıcı bir maç izledik. Bu durum da gayet doğal. Bana Kalpar Hoca’nın ilk geldiği maçları andırdı. O da gelmeden önce çok gol yiyen bir takım görüntümüz vardı. İlk yani şampiyonluk yılı öncesini kastediyorum.

Fuat Çapa da, Mehmet Altıparmak’ın ardından ilk yapılacak işin gol yemeden maçı tamamlamak olduğunu ve pozisyonlarında az olsun öz olsun tabirinden atayım bir golde olsa maçı alayım duygusunu hissettik.

Aslında buna da yaklaştı. Özellikle ikinci yarı daha bir hareketliydi takım. Mesela Yasin çok çabaladı ama belli ki tecrübesine rağmen üzerinde
stres çoktu. Diomande mutlak golü kaçırdığında iyi de o uzaktan golü nasıl attın dedik.

Hasan faktörü takım için ne denli önemli olduğu görüldü. Belki aman aman görülmedi ama daha çok Fuat Hoca geriden oyun kurmayı ona verdiği için uzun topları ve atakları onun üzerinden yaptı hep.

Osman bir nebze ilk haftaların gerisinde görüntüsüne devam etti. Buna rağmen mutlak penaltıyı hakem vermedi. Bunu hafta içi rakip takımın yaptığı açıklamanın da etkisi olduğu kanaatindeyim. Yine ikili mücadelelerde gösterdiği kartlar dahi çifte standarttı maçta. Oysa bir pozisyon var ki Ovacıklı’nın, ceza alanı önünde ki çizgi de olabilir Yasin’e çok net tekmesini görmezden geldi. Görmüş olsa rakip on kişi kalacaktı.

Neler değiştiğine skor anlamında değilse de oyun mantığı anlamında değişikliklere şahit olduk. Harara gürere oyun yoktu. Daha kontrollü daha geriden çıkmayan ve rakibe pozisyon vermemek için alan boşaltmayan bir takım vardı sahada. Geçen sezonu anımsamadık değil. Ayrıca Tomane etkisini de fark ettik sanırım. Elbette rakibin gücünü de hakkını vermek gerekiyor bir kişi hariç bildiniz Alsan.

Oysa taraftar onu bağrına basmıştı. O da buna karşılık maç boyunca tahrikkar tavırlarıyla cevap verdi. Eden bulur diyoruz. Zorlu maçta kaybetmemekte önemli ama yarışta epey yaralar aldığımız gerçeğini de ortaya koyalım.

Artık gelecek maçlara bakıp göreceğiz neler olacağını. Yazmak böyle işte. İnsanın içinden gelecek biraz da. Yoğurdu üfleyerek yemeyi tercih ettim sezon başında işte tüm bunlar için. Çünkü hazırlık maçları bizi hep son yıllarda ters köşe yaptı hele de bu lig için.

Yıldırım Başkan’ı da anlamak gerekiyor. Çünkü onun içinde kolay değil. Böyle bir örneği yok. Tamamını cebinden harcayıp yine de taraftarı memnun edememek. Kolay değil. Kimse başarısızlık için parasını, emeğini çöpe atmak istemez ki hele de Yüksel Başkan gibi iş hayatı başarılı olan bir insan. Allah kolaylık versin. Artık yeni hoca da geldiğine göre klasik futbol terimi olan önümüzdeki maçlara bakacığız yazabiliriz.

ELİMİZ BOŞ DÖNDÜK!

Rakibi küçümsemek mi dersiniz yoksa işi ciddiye almamak mı? Bize yazmak kolay gelebilir ama hiçte öyle değil.

Hani bir “Ben yoruldum hayat!” şarkısının bir bölümünde “Sözlerim ağırdır dokunur kalbe!” der ya vallahi o durumdayım.

Kime yazayım kime fatura keseyim. Maç sonrasında yazmadım. Klasik maç yazısı olmasın diye. Çünkü analiz etmek artık anlamsız kaldı. Öyle ya mutlak 3 puan için gitmişsiniz. Hafta içi verilen mesajlar oldukça olumlu. Herkes moralli. Yeniden bir çıkış olacak diye bekliyorsunuz.

Heyecanla maçı izlemek için çaba harcıyorsunuz. Özel hayatınızdan fedakarlık yapıyorsunuz. Sonra hooop sahada ne yaptığını bilenle bilmeyenler bir arada oynuyor.

Bilende çok önemli maç öncesi kırmızı kart görüyor zaten. Penaltı bana göre net. Sıkıntı şu hakem Menemenli oyunculara bir hayli toleranslı davrandı kart gösterme konusunda. Tomane’ye ikinci sarı kart anlamsız kaldı bunun için.

Mesela, Hasan niye yoktu anlam veremedim. Şayet sakatlığı yoksa. Ben okumadım böyle bir sakatlık haberini.

Her neyse olan oldu çabalar boşa gitti puanlar kaldı İzmir’de. Oyunun genel olarak koptuğuna şahit olduk. Özellikle ikinci yarı bir hayli orta alanlar boşaldı resmen. Gol yemeden maç izlemek haram oldu der gibiydi futbolcularımız. Zaten önde olsak da ne olacak merak ediyoruz. Böyle rahat goller kalemizde görünce. Goller yazdık düşünün artık. Son maçlara bakın hep geriden geliyoruz. Bu da ayrıca dikkat çekici bir durum.

Mehmet Hoca, her ne kadar Aykut konusunda ısrarlı olsa da bir değişiklik düşünmeliydi. Düşünsenize ne yapsak olmuyor. Defans da denenmeyen adam kalmadı ama kalemizde gole engel olamadık.

Evet Aykut ciddi pozisyonlar çıkarttı ama o kornerden gelen gole çözüm ne olacak? Diomande mesela neden çıkmaz aynı anda eşleştiği adamıyla. Gerçi uzun zamandır görmek istediğimiz golü de o attı rakip ağlara.

Yine de bir kaleci değişikliği kaçınılmaz artık. Tomane yokluğunda Erzurum maç nasıl olur sahiden merak konusu. Gerçi yorulan Tomane o ana kadar maçında en iyisi olmasına rağmen o hareketi gereksiz oldu.

Hoca konusuna uzun zamandır ağır eleştirilerden kaçınıyorum. Çünkü başkan var ve onun aldığı risk ortada. Ancak şunu belirtmem gerekir ki hazırlık maçları için yazmıştım bizi aldatabilir şeklinde. Maalesef önce ki sezonlarda olduğu gibi iyi bir hazırlık dönemi geçmesine rağmen şuana kadar bu durum maçlara tam olarak yansımadığı gibi skor alma konusunda da çok çok beklentinin altında kaldık.

Hani kaza maçı gibi değil artık kayıplar ciddi ciddi potanın dışında kaldık. İşte bu durumun bir faturası olur mu? Eskiden olsa hiç düşünmeden evet derdim ama başkan daha farklı düşünüyor daha çok inanıyor bize göre Mehmet Hoca’ya. Bakalım görelim diyor sanırım başkan ve Erzurum maçı sonrası için en azından.

Kazanan takımı eleştirmek isterdik. Kimse bu durumdan hoşnut değildir. Kayıplar ağır oluyor ve bunun telafi haftaları da azalıyor artık. Sorumluluk alacak futbolcuların bu işe daha çok kafa yormaları gerekiyor. En büyük eksiklik bu gibi geliyor. Ağırlığını koyacak biri yoksa takımda ya gruplaşmalar olur ya da bananeciler artar.

Hani futbolda derler ya önümüzdeki maçlara bakacağız.

BERABERLİKLE YETİNDİK!

Ümraniye ile oynadığımız son maç hakem faciasıyla bitmişti. Kural hatasına rağmen tekrarlanmayan bir maç oldu ama bizim için TFF’nin kara listemize eklenen bir başkası kararı oldu.

Ümraniye sezona müthiş bir başlangıç yaptı ve 7 maçta kalesinde gol görmeden sahaya çıktı. Dirençli ve takım oyunu ön plana çıkan bir ekip hükmünde.

Yine de bizim bu maçtan mutlaka 3 puan çıkartmamız gerekiyordu. Maça da beklendiği gibi istekli ve arzulu başladık. Rakip, daha çok kontrollü oyun ile kontra düşüncesiyle başladı. Yemeden atma düşüncesini oyunun genelinde gösterdi.

Puana en ihtiyacı olan takım haliyle biz olduğumuz gibi onların istediği gibi daha önde oynaması gerekende bizdik. Çünkü öyle veya böyle deplasmanda alacakları puan da onların hedefi açısından önemli olacaktı.

Tüm oyun sistemini rakip üzerinde oyun hakimiyeti olarak düşünen Mehmet Hoca, ilk yarı boyunca aradığı pozisyonları da buldu aslında. Yasin ve Tomane ile gole yaklaştık. Belki kaleciyi rahatsız eden değildi ama hani golde olabilir türdendi bu pozisyonlar.

Yine rakipte önemli pozisyonlar yakaladı. Aykut dikkatliydi ve defans bloğu daha konsantreydi. Buna rağmen hızlı çıkan rakibi yer yer durdurmakta zorlandık.

Ümraniye’de öne çıkan unsurların başında Soner’i zayıf halka görmüş olacaklar ki onun arkasına çokça denemeler yaptılar. Bunların çoğu da havadan toplardı. Yine penaltı noktasına orta çalışmışlar. Defansın zayıf noktasını Recep Uçar bu konuda epeyce takımını çalıştırmış belli ki.

İkinci yarının hemen başında gole yaklaşan taraf bizdik. Daha tempolu daha çok isteyen görüntümüz vardı. Bunu bir türlü golle süsleyememek dakikalar ilerledikçe oldukça stres yaptı takımda.

Elbette Kutluhan Bilgiç faktörü vardı. Önce elle kontrolü es geçti sonra iki kez Tomane’nin yerde kalmasını. Üstüne üstlük bir de oyun hakimiyetini kurduğumuz dakikalarda ve çokça pozisyonlar ürettiğimiz anlarda yenilen golde cabası oldu.

O kadar rahat geldiler ki sanırsınız özel bir gol vermemiz gerekiyordu rakibe. Böylesi maçta bu dakikada oyundan düşmek yada konsantrasyon kaybı deyin anlaşılacak gibi değildi. De Valle göstere göstere attı golü.

Bah girdi oyuna çok geçmeden girdiği pozisyonda Glumaç’ın düşüyorken yaptığı uyanıklık içeren müdahale ile bu kez verdi penaltıyı Kutluhan Bilgiç. Hani mahalle maçlarında üç faul bir penaltı vardır buna yakın bir şey oldu. Vermedim vermedim ama sizde azıttınız gibi oldu verdiği penaltı.

Hasan penaltıyı gole çevirdi ve 8. maçın son dakikalarında ve Ümraniyespor da kalesinde böylelikle ilk golü görmüş oldu. Yine 10 kişi kalan rakip karşısında önce Berk sonra da Fofana ile yaklaştığımız golü bulamadık.

Milli maç arasına daha iyi bir nefes alarak gitmek isterdik elbette. Mehmet Hoca’nın maç öncesi açıklamaları da vardı. Bunlar biri rahat maç olacağıydı ki ilginçti. Diğeri de yersek bir fazlasını atarız. Yani hocam elbette de hani niye illa ki gol yiyelim diyesi geliyor insanın. Beraberlikle yetinmek durumunda kaldık böylesi önemli bir maçta!

Şimdi özetle 7 maçımız için ne diyelim diye düşünürken aklımıza gelen ilk cümle ne kel ne fodul oluyor. Yani ümit var ümitsizlikte var takım için. Bah biraz hareketli bir oyuncu. Bir şeyler katar mı bakacağız ama ligde maçlar azalıyor. Artık bu takımın şu net ki seri bir galibiyetler zinciri lazım. Yoksa zor yani. Bir de kendi rakiplerini yeneceksin ki senin süksen ve ağırlığın olsun ligde!

Maçın son anlarında yüreğimizi ağzımıza getiren Soner’e de geçmiş olsun dilerim.