SKORU ERKEN BULMALIYIZ!

Taraftar üzerine düşeni yaptı. Çünkü bu taraftar kitlesi Süper Ligde oynayan birçok taraftarın dahi hayalini süsler. Bunun için kıymetini bilmeli futbolcular.

Elbette işleri kolay değil ancak buna sığınmadan üzerlerine düşeni yapmaları gerekiyor.

Gol yollarında ki endişemi paylaşmış ve sezon başladığında umarım devam etmez demiştim. Çünkü rakiplerin bize karşı kapanıp “Çanakkale geçilmez!” mantığında oynamaları normaldir. Hatta anlaşılabilir durumdur.

Andorra karşısında milli takımımız ne denli zorluk yaşadıysa bizimde Pendik karşısında benzerini yaşamamız normaldir. Bunu ben tahmin ediyorsam İrfan Hoca hayli hayli bilir ve tedbirini alır. Nitekim oyuncu değişiklikleri ile bunu göstermiş oldu.

Ancak gerek Atabey’in kaçırdıkları gerekse kanat oyuncuların verimsizliğine daha başka tedbirler alınmalı. Tabi Caner ve Ferhat’ın yokluğuna sığınılabilir. Lakin bunlar hep olabilir. Önemli olanda onların eksikliğini hissettirmemeleri gerekiyor kulübeden gelenlerin.

Atabey’in kaçırdığını bir başkası kaçırmış olsaydı neler yazılır çizilirdi varın siz düşünün. Toleransını şimdiden bitirmemeye özen göstermeli.

Mesela hani futbol tabiriyle bam bam gideceksin derler. İyi de tek forvet ile çıkmışız maça. Kaldı ki daha çok santrafor özellikli Atabey ile bu iş zor görünüyor. Neden ısrarla tek forvet ile çıkılır hem de kendi evinde.

Tamam kanatlarda ki oyuncularımız da gole yakınlar ama bir Bahattin veya Alihan ile başlamak rakip takımı daha da hataya zorlamaz mı?

Golsüz geçen ilk yarının ardından yine ikinci yarıda da benzer senaryo ile başladık. Rakip alana yoğunlaşmış oyun ile tek kale görüntüsünde olan maçı koparmak için bazen bireysel hareketlere gerek duyuluyor.

İşte o anlarda formda olarak lige başlayan Kubilay tıpkı Gümüşhane maçında olduğu gibi takımını adeta ipten aldı. Hem kaptığı hem de rakibini ekarte edip uzaktan attığı şutla golü son dakikalarda olsa bulmuş olduk.

Golü kalesinde görene kadar tıpkı Bayrampaşa maçında olduğu gibi Pendik, biraz öne çıkınca yine Kubilay’ın pasını asiste çeviren Bahattin bizleri de rahatlatan golü atarak sahadan 3 puan ile ayrılmasını bildik.

 

İrfan Hoca’nın maç sonu açıklamaları durumu özetliyor aslında “Tempoyu artırmalıyız!” aynen böyle. Çünkü pas trafiği iyi ama bunu daha tempolu yapamadığımız zaman sıradan bir görüntü olacak ki bu ligin üstünde olan bir ekibe de hiç yakışmıyor.

 

Herşeyi baştan konuşmakta fayda var. Biz yine gol yollarında sıkıntı yaşıyorsak bunu aşacak çözümler bulmalıyız. Özellikle ceza alanına indirdiğimiz topları ağlara göndermede daha mahir olmalıyız. Diğer taraftan bu tür pozisyonların maçta ki sayısını da artırmalıyız. Öyle 2-3 tane ile yetinmeden 7-8’lere çekmeliyiz ki rakip artık pes desin…

Uzun yıllar sonra 2/2 yaparak iyi bir başlangıç yaptık. Dileriz aksayan yerlerimizde onarılır ve galibiyetlerimiz artarak devam eder. Darısı Bakspor maçına.

HAKEME RAĞMEN MÜTHİŞ GALİBİYET!

Gümüşhane son yılların en sıkıntılı dönemlerini yaşıyor. Buna rağmen yine de çekindiğimiz bir rakipti. Geçen yıl son dakikalarda bu sahadan gole mani olamadık ve berabere bitmişti.

Bu tür takımlar her zaman sıkıntılıdır. Çünkü kendilerini ispat edecekleri bir takım vardı karşılarında. Maçtan önce kolay kazanırız söylemlerini bunun için biraz endişe ile izledim.

Kadroda kim ile başlasak sürpriz olmayacaktı ama bir kişi hariç o da Nurullah! İlk maç olmasına rağmen İrfan Hoca formayı ona vermesi rakibin durumandan mıdır yoksa performans mıdır bilemeyiz ama yine de tercihinde yanılmadığını gösterdi genç kalecimiz.

Maçın başında daha sertlikler olmaya başladı. Hakem toleransını ne varsa rakipten yana kullandı. Kartları daha ilk zamanlarda bize karşı çok rahat çıkartırken rakibi kolladı. Bunu hisseden oyuncular da futbolcularımız üzerine oynamaya başladı.

Buna rağmen oyunda kalan oyuncularımız rakip alana oyunu yığdıklarında Samet ile pozisyonu bulduk. Ancak Samet o an hiç beklemediğimiz bir şey yaptı ve topa pas atarcasına vurunca kaleci rahatlıkla kontrol etti.

Rakip orta alandan zaman zaman geldiği zamanlarda defansımızın yerinde müdahelesi vardı. Kaptan Aytaç kendisine olan güveni boşa çıkartmadı. Geçen sezondan farklı bir tablo çizmeye başladı.

Diğer taraftan ritüeller olur maçlarda işte Kubilay da sessiz giden maçın havasını değiştirdi. Pozisyon üretmekte ve kalabalık defans arkasına girmekte zorlandığımız anlarda Kubilay ortaya çıktı ve penaltıyı adeta almasını bildi.

Penaltıdan önce o resitali ile gözlerimizin pasını sildi! Futbolun güzelliği bu tür hareketler. Başlattığı pozisyonda kazandığı penaltıyı da gole çevirince ilk yarının son çeyreğinde öne geçtik.

Golden sonra çok daha rahatladık. Topu daha iyi kullanmaya başladık. Gümüşhane üzerimize dahi gelemedi. Bu yarıda hani daha fazla pozisyon üretmeliydik diye not düşeyim. Özellikle tek forvet tercihi elbette anlaşılabilir. Ancak rakip alanı daha fazla yıpratmak ve orayı adeta yormak için Atabey’e yardım gerekmez miydi?

Bunları daha başlangıçta soru işareti olarak not almışım ve neticesinde de Atabey’in kaybettiği top sonrası rakip alanda 4 oyuncumuz kaldı. Yediğimiz kontra atak sonrası da Ferhat ikinci sarıdan oyundan atıldı. Öncesinde de zaten Caner’in yine ikinci sarı karttan oyundan atılmasıyla oyunu 9 kişi tamamladık.

Oysa ikinci yarı çok iyi başlamıştık. Samet’in aşırttığı top vardı ve gol geliyorum diyordu. Hoş Gümüşhane’nin durumu da ortadaydı. Ancak mücadele diyoruz ya işte bunu sahada görmek ve bunu 9 kişiyle yapmak çok çok önemliydi. Bunu es geçemeyiz.

Ancak İrfan Hoca mutlaka burada yapılan hataları not etmiştir. Hazırlık maçları için yazdığım kolay pozisyon veriyoruz anlamında belki kalemizde tehlike çok yaşamadık ama o kırmızı kartın öncesi sonrasını daha iyi analiz edilmelidir.

Enes oyuna girdiğinde çok iyi hamleler yaptığını belirtelim. Takım olarak 9 kişi kalınmış skoru korumak önemliydi. Ancak ileride buna rağmen iki üç oyuncuyla da olsa basmak ve pozisyon koklamak! Gerçekten enterasandı.

Zaten şu mantık doğru olan değil mi “defans hücumda başlar!” Bunun semeresi bence maçın yıldızı Kubilay’ın çok uzun topu sürüklemesine rağmen attığı şutun direkten dönmesi ne kadar talihsizlikse, Oğuz’un topu takip edip kontrol etmesi ve güzel ortasına Samet Hakan’ın da kafa vuruşuyla santra dahi yapılmadan maça noktayı koyması bu maçın finaline yakıştı…İşte özelenen Samsunspor tablosunu da bizlere gösterdi.

Maçın bitiminde teknik heyetle futbolcuların sarmaş dolaşı, taraftarın coşkusu görülmeye değerdi.

Samsunspor olarak bu ilk maçı kazasız geçmek önemliydi. Şükür ki bunu bir de hakeme rağmen gerçekleştirilmesi daha çok önemli hale getirdi. Tüm takıma teşekkürler.

Maçın başlığı daha farklı olabilirdi ama geçen yıl çok canımız yandı ve bir maç sonrası dahi şu başlığı atmak nasip olmadı. Kısmet bu maçaymış.

YILPORT SAMSUNSPOR YENİ SEZONA HAZIR MI?

Kulüp olarak her şeyini ortaya koyan bir başkan ve yönetim var. Var güçleriyle çalışıyorlar. Özellikle Yüksel Yıldırım’ın inanılmaz desteği de ortada.

Bu desteğin devam etmesi elbette biraz da sportif başarıların da gelmesine bağlı. A takım en üst ligde olacak ki geriden gelenlerin öz güveni artacak. Kendilerine daha çok dikkat edecekler.

Kısacası burada zaten mazisiyle varolan Samsunspor efsanesinin başarılarıyla tekrardan perçinlenmesidir kastettiğim. Artık yeni başarılar eklenmeli ve bu başarılar ile anılmaya başlanmalı.

Bakın iki sezon başında tahta ne zaman açılacak, transfer nasıl yapılacak, para nereden buluncak denmiyor? Ya ne deniyor? Hangi topçu alınacak, mevkisi ne olacak, kim daha iyi o mevkide oynar? Gibi sorular geliyor. Bize de destek düşüyor haliyle.

Özellikle 40 yaş üstünün hatırladığı eski maziyi artık çocuklarımız da gençlerimiz de görmeli. Zaten İsmail Başkan’ın hedefi de bu. Bunu çok iyi analiz etmiş bir Başkana sahibiz en nihayetinde. Konuşmalarında sık sık bu duruma vurgu yapıyor.

Geçen sezonun özeleştirisini en iyi yapmış olarak sezona İrfan Buz gibi tecrübeyle başladı. Biz taraftarlarda zaten bunun bilincinde olarak olayları takip ediyor ve izliyoruz. Her cümle her hamle her maç hatta antrenman önemli bizler için.

Belki yerinde takip etme fırsatımız olmuyor ama her şeyin çok rahatlıkla analiz edilebileceği yer ila nihayetinde sahada ki performanstır. Hani “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!” sözü tam da burada geçerli oluyor.

Yapılan transferler az ama öz demiştim. Aynen bu durum aradan geçen zamana rağmen devam ediyor. Nokta transferler ile takım güçlendirildi.

Her iki kamp döneminde de farklı bir Samsunspor izlenimine sahip oldum. Bolu’da yapılan maçlarda daha istekliydik ve daha isabet yüzdelerimiz vardı. Diğer taraftan atılan gollerin şekline bakıldığında da hep o beklediğimiz kanat organizasyonları ve rakip alanda presle kapılan topların neticesinde gol vardı. Birde uzaktan Bahattin’in yazdığı gol.

Bolu kampının golcüsü Muhammet Beşir’di. Lakin Hocamız devam etmek ismedi. O bölgede çok alternatif oluştuğu için diye düşünüyorum. Kendisine küsmeden bakmaya devam ederse daha iyi olacaktır. Atılan 6 gol vardı ve yenilen gol yoktu. Goller Muhammet Beşir (2) İlyas Kubilay, Bahattin, Atabey ve Enes İslam’dan geldi.

Erzurum kampı biraz daha tempolu geçti anlaşılan. Ofspor ve Pazarspor maçlarında hem pozisyon bulmakta zorlandık hem de rakip üzerinde gerekli baskıyı yapamadık. Van Bş.Bel. Maçı ise kısmen daha rahat geçti. Yenilen gollere dikkat ettiğimizde de pozisyonların çok rahat geliştiği görülecektir.

Erzurum kampında 3 maçta 5 gol atıp kalemizde de 4 gol gördük. Gollerimizi Samet (2) Ahmethan, İlyas Kubilay ve Enes attı. İki maçta geriye düştük ve berabere bitirdik.

Rakiplerimizin biri hariç 3. Lig ekibi seçilmesi biraz da taktik için olduğunu göz önünde bulundurulduğunu, buna rağmen de çok iyi mücadele ettiklerini belirtmeden geçemeyeceğim. Kıyasıya mücadele ettiler. Hakkını verdiler hazırlık maçı da olsa.

Neresi eksik diye sorulursa inanın biraz forvet diyesim geliyor. Dilerim ki yanılırım. Belki de forvet işi tecrübe işi diye düşünenlerdenim. Bunun için Abdülkadir ile devam edilmeli diye yazmıştım önceki yazımda. Forvet hattımızın 1’er gol atmaları yeterli gelmedi bana doğrusunu söylemek gerekirse. En azından Bahattin 1 golde kalmamalıydı. Takımda yeni değil sonuçta.

Diğer taraftan da onlara da kızamıyorum çünkü servis edecek olanlar kanattan isabetli orta ile orta alandan derilmesine paslar çıkaracak kabiliyette olunmalı. Listede olan oyuncu kimliği de bunu gösteriyor.

Alınan oyuncuların durumunu göz önününde bulundurunca belki de bizlerin de beklentisi çok oluyordur. Öyle olunca da normal olan hatalar bize büyük geliyordur diyelim. Ancak İrfan Hoca’nın hırsını görünce içime bir ferahlık oluyor her nedense.

Niye mi? Yıllar önce Kalpar Hoca’nın ilk gelişinde de aynı rahatlık vardı bende. Koşulsuz destek veren nadir insanlardandım. Bunun için bir çok kez tepki dahi almıştım. Nihayetinde ona olan güven ile Süper Lige çıkmıştık. Daha sonra ki gelişinde de kıyısından dönmüştük. Bilen biliyor deyip bu dip notu da böyle geçelim.

İrfan Hoca belki Erzurum öncesi Samsun da bir maç daha yapmış olsa iyi olurdu diye yazmadan geçemeyeceğim. Şimdiye kadar 5 maç yapılmış. Bunun en az 7 olması gerekirdi ki kalan bir haftaya en maç 1 daha planlamasıyla yarım bir sezon geçmiş olsun.

Taktir Hocamızın elbette. Başta dediğimiz gibi önemli olan sahada ki nihayi performans ki ligler başlayınca artık telafisinin mümkün olmayacağı zaman dilimine de girmiş olacağız.

En azından “2 puan ortalama!” garabetini duymuyoruz. Çünkü bu psikoloji takım içinde sahaya çıkıldığında hedefi olan takım için olumsuz netice verdiğini görmüş olduk.

Takımdaşlık ne denli iyi olursa başarı da o derece artmış olacaktır. Dileriz ki kulüp sosyal medyasından yansıyan görüntüler artarak devam etsin. Geçmişte duyduklarımızın esamesi dahi kalmasın.

Çaba gösteren başta Başkan İsmail Uyanık ve Yüksel Yıldırım’ı bu yolda bir daha üzülmesin. Bizlerde başarıyı istiyoruz ve bekliyoruz. Beklentimiz sadece ve sadece Samsunspor’umuzun şampiyonluklarını yazmaktır. Ben elbette sadece başarı için sevmedim öyle olsaydı bugünlere kadar tüm olumsuzluklara rağmen yazmaya devam edemezdim. Samsunspor tutkusu başkadır. Ancak gelecek nesiller için yeni başarıların yazılması da en büyük arzumdur.

ALT YAPI İÇİN OLAĞANÜSTÜ ÇABA TAKDİRE ŞAYANDIR!

Alt yapı için geçmişte yazılar kaleme aldığımda yeterince destek verilmediğini belirtmiştim. Hatta “torpil” dönüyor diye de eklemiştim. Tüm bu olumsuzluklar elbette yüzde yüz bitirilmesini dilerim. Lakin zaman zaman da olsa serzenişler duyuyoruz.

Bunun için gerekli tedbirlerin alınıp ileride daha iyi bir kontrol mekanizmasıyla çocukların küstürülmeden yeteneklerine göre karar verileceğini düşünüyorum. Çünkü bu şehirde “Yeterince beni görmeden elediler. Çok az oynattılar ve elediler. Şunun tanıdığı kollandı vs vs.!” diyerek büyüyen bir hayli insanımız var.

Hem arazi için hem de alt yapının tekrardan şekillenmesi için Genk ile yapılan anlaşmanın Samsunspor’un geleceği açısından son derece önemli çalışmalardır. Bunların semereleri ilerleyen yıllarda orataya çıkacaktır.

Yine ilimizde bulunan amatör kulüplerle olan protokolün de önemsenmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Çünkü gözlerden kaçan nice gençlerimiz vardı. Elbette tüm bunların koordinasyonu da çok önemli. Hepsi de bilinçli ve işin ehli kişiler tarafından takibi gerekiyor. Hani “yetenek avcısı” denir ya işte bunlar lazım.

Olacak olacak yeterki küstürmeyelim destek verelim.

TRANSFERLER AZ AMA ÖZ!

Yapılan olağanüstü kongreden sonra oluşan yeni yönetim ile birlikte yoluna devam eden Başkan İsmail Uyanık hem güven tazelemiş oldu hem de bu işi yarım bıkmayacağını göstermiş oldu.

Hatırlanacağı üzere, sezon bitiminden sonra özellikle Yüksel Yıldırım ile aralarında belli anlaşmazlıkların olduğu konusu sıkça konuşulmuştu.

Aşılan bu sorunlardan sonra tek liste ile yapılan kongreler arasında en düzeyli ve en açıklayıcı bilgilerle donatılmış bir kongreyi de geride bırakmış olduk.

En önemli unsur sahaya yansıyacak futbol!

Bu konuda da sürekli arayışlar içinde olan yönetimin daha doğrusu transferler konusunda yetkili olan Yücel Uyar ve Mustafa Aztopal’ın göstereceği performanstır.

Kaldı ki geçen sezon için hem Celil Sağır hem de Emin Kar’ın kendilerine olan tepkilere verdiği cevabı da biliyoruz. İyi niyetlerinden kuşkumuz yok. Ancak daha evvelde belirttim oluşan bu yeni yapı da faturayı ya birileri üstlenir ya da kesilir. Bu doğal bir sonuçtu.

Transfer dönemi taraftarlar için maç heyacanından farksızdır. Bilhassa gelecek futbolcuların isimleri dolaştıkça herkesi sarar bir heyecan fırtınası. Daha imza atılmadan hemen sosyal medyada dolaşır olumlu olumsuz yorumlar. Ancak peşinen itibarsızlaştırma da oluyor ve bunlardan “çöp” ifadesi de en ağır olanı diye düşünüyorum.

Hasılı transfer işleri öteden beridir zordur. Sadece talip olmak yetmiyor. Hem ekonomik hem de futbolcunun da bu işe evet demesi gerekiyor. Gündeme gelen bazı futbolcuların üst liglere gitmesi de zaten olayın zorluğunu bizlere göstermiş oluyor.

Çalışmalar, “ince eleyip sık dokunarak” ve “nokta transferler” ile ligin daha ilk haftasına hazır olunması gerekliliğini de görmüş oluyoruz. Elbette ufak tefek aksaklıklar olacaktır. Ancak İrfan Buz’dan beklenen ofansif ve rakibini bunaltan futbol anlayışını daha ilk haftadan taraftarlar olarak bizlerin görmeyi arzu ettiğini de belirtmeden geçemeyeceğiz.

Transferler geçen yıl olduğu gibi değil. Bu durum aslında çok doğal. Çünkü takımın iskeletine çok bozmadan devam ediyor. Yani “az ama öz” tabiri yerindeyse. Şimdiye kadar gelen futbolcular içinde daha çok mücadeleci oyuna yatkın oyuncular görmekteyiz. Zaten en büyük sıkıntımız da buydu.

Gelecekler ve gideceklerden sonra oluşan kadroyu hep birlikte takip etmeye devam edeceğiz. Gidecekler arasında basına yansıyan ilk isimler İshak ve İrfan oldu.

Özellikle İshak gerçekten çok umutlandığım ve beklentimin olduğu bir isimdi. Bu düşüşü kimse beklemiyordu ondan. Eski bir futbolcumuz ile bir maçını yan yana izlerken onun da şaşkınlığını gizleyemediğine şahit olmuştum. Demek ki sadece bizler değiliz şaşıran.

İrfan konusu baştan beri sorun oldu. Aslında çok iyi başlamıştı ama bazen olmayınca da olmuyor demek ki. Kendilerine başarılar dilerim.

Diğer isimler arasında özellikle kadro da yer alan isimlerin olduğu konuşuluyor. Ancak Abdülkadir ve Muhammet Beşir’in çok daha iyi forvetler gelmeyecekse kalmalarının iyi olacağı kanaatindeyim.

Muhammet Beşir’in belli ki bir uyum sorunu oldu. Çalışmasında belli sıkıntılar olduğu da gerçek. Bu açıklarını İrfan Buz ile giderirse bir yerde patlama yapabileceğini düşünüyorum. Çünkü o teknik ve fizik var.

Bir de ülkemizde forvet sıkıntısının olduğu ve mevcutlar içinde de düşünülen isimlerin de ya takımlarında kaldıkları ya da başka yerlere gittiklerini de görmezden gelemeyiz. Hani “Midyat’a giderken evdeki bulgurdan olmayalım!” derim.

Dileriz ki beklentimizin yukarısında ve başarıyı yakalayabilecek bir takım hüviyetine kavuşuruz.

Samsunspor, hak ettiği yerlere mutlaka gelecektir.

İRFAN BUZ!

Almanya menşeili, futbolculuk döneminde ülkemizde de bulunmuş ve Daum’un yardımcılığını da yapmış bir isim İrfan Buz.

Kısacası “Alman disiplini Samsunspor’a geldi!” diyebiliriz.

Çalıştırdığı takımlara elini değdirmeyi başarmış ve oyun sistemini de takımında görmek isteyen hırslı ve disiplinli biri olarak izledik hep. Dizilişi yaptıktan sonra daha çok oyunu domine etme anlayışının olduğunu da biliyoruz.

Son yıllarda kulübe gelenlere baktığımızda futbolculuk döneminde tanıdığımız bir Engin İpekoğlu gibi, bir Alpay Özalan yada bir İsmet Taşdemir gibi hatta Osman Özköylü ve Taner Taşkın gibi yakından bildiğimiz bir isim değil.

Bu problem olur mu? Elbette hayır. Çünkü kişinin karakteri, oyun bilgisi ve futbolcularla uyumu insanlar geliştikçe ortaya çıkar. Kendisini yetiştirmeyle de doğru orantılıdır.

Her zaman futbolculuk dönemiyle teknik adamlılık farklıdır denir. Çünkü futbolculuk kişinin kendi yeteneğiyle ilgilidir. Teknik adamlık da eğitim gibi zor bir mesleğin icrasıdır.

İrfan Buz, son yıllarda hem oyun felsefesi hem de oyun tarzı anlamında kendisini ispatlamış olmasına rağmen üst liglerde belki de buna rağmen çok fırsat bulamamıştır. Aslında kulübün hedefleri açısından bir projesi olmasaydı bizimle de anlaşma yapmazdı. Bu durumda gayet anlaşılabilir bir durumdur.

İmza töreninde verdiği mesajlarda da sıkça nasıl bir takım kurgusu düşündüğünü anlattı. Kadro derinliğinden ve bunu makul seviyeye çekileceğinden de bahsetti. Olması gereken faydası olacak futbolcuların yeterliliğini dile getirirken de “kadro mühendisliği” ifadesiyle de bunu yapacaklarını söyledi.

Oyun felsefesinde de bahsederken “Isıran, basan, 3’üncü bölgede ofansif futbol!” olarak dile getirdi. Tüm kamuoyunun duymak isteği bir söz buydu aslında. Görmek isteyip de göremediğimiz bir sezon kaldı geride. Evet bir çok maçta rakip alanda olduk, rakip sahadaydık ama tempomuz çok düşük kaldı. Bunu çokça dile getirdik.

Rakiplerimiz olan takımlardan yeterli puanlar alamayınca da, İrfan Hoca’nın da belirttiği gibi 73 puan gibi iyi bir puan almamıza rağmen şampiyonluğu yaşayamadık. Nedeni ise birkaç nüanstır. İrfan Hoca bunlara dokunabilirse ve faydalı olursa ki olacağına inanıyorum işte o zaman şampiyonluk da gelecektir.

Yazılarımda dile getirdiğim söylemleri de İrfan Hoca’dan duymak güzeldi. Ligi bilen teknik adam söyleminin dışına çıkılarak futbolu bilen ve sahaya bunu yansıtan önemlidir görüşüm vardı. İşte bunu da göreceğiz bu sezon.

Taraftar artık icraat görmek istiyor. Gelen teknik adamlardan son yıllarda çokça duyduklarımız var. Vaadler var, yargılar var, tepkiler de oldu ama her şey sahada olup bitecek.

Sahada kazanıldığında hepimiz biliyoruz ki küçük hatalar gibi büyük hatalarda örtülür. Lakin kayıplar olduğunda da minik şeylerin göze battığını hepimizi gayet iyi biliyoruz.

Tüm bu ortamda İrfan Buz, herkesin desteğiyle işe başlamıştır. Taraftarların dahi itiraz etmediği bir isim olarak işe başlayacaktır. Elbette kredisi yüksek olmasına rağmen toleransının çok olmadığını da kendisi de farkındadır.

Hep beraber oluşturacağı kadroyu ve sahaya süreceği günü merakla bekliyoruz. İnanıyoruz ki bu yılın sonu şampiyonluk olacaktır.

MÜTHİŞ GECE HÜZÜNLÜ BİTTİ!

Deplasmanda aldığımız 1-0’lık mağlubiyete rağmen umutluyduk. Hatta başlığı da “Tur Samsun’a Kaldı!” olarak atmıştık. Buna inanmıştık. Çünkü futbolcular bunun telafisini yapacak güçteydiler. Kağıt üzerinde üstündük!

Aslında sezon başından beri sıkıntımız buydu. Kağıt üstünde üstün olmak. Tüm maçlarda favori olmak. Bir bakıma baskı oluşturur futbolcularda. Önceki yazımda kısaca değinmiştim.

Tüm şartlar lehimizeydi. 30 binin üstünde taraftar gelmiş, tüm belediyeler iftar için hazırlıklar yapmış, ambiyans da müthişti. Tek eksik olan şey ise gol oldu!

Her şey mükemmel iken tur atlayamamak. Hem de koskoca 180 dakika boyunca sezon içinde 5 gol attığımız Sakaryaspor’a 1 gol dahi atamamak gerçekten üzücü.

Aslında ilk maçta daha iyi bir takım görüntümüz vardı. Tamam dedik bu kez olacak. Futbolcular gerekeni üzerlerine düşeni yapacak. Verdikleri sözleri yerine getirecek. Biliyorsunuz hem kısa videolar hazırlandı sosyal medyada yayınlandı hem de bizzat Yüksel Bey’in haftalar öncesinde “adeta haykırdılar” demesiyle verdikleri söz vardı.

Müthiş taraftar desteğiyle başlandı. Her şey mükemmel gidecek diye düşünürken bir türlü aradığımız gol gelemedi. Aslında geldi ama ofsayt diye sayılmadı. İlk yarının sonlarında Hakem Halil Umut Meler’i yardımcı hakemi yanılttı ve hatalı bayrak ile nizami golümüz iptal edildi.

İlk yarı boyunca İlyas çok çalıştı, çabaladı ve uzaktan şutlar ile kaleyi yokladı. Erhan ve Bahattin ile de cılız da olsa pozisyonlar üretmeye çalıştık.

İkinci yarı daha muhteşem bir mücadele bekliyorduk. Tam tersine adeta okunmuşlar gibiydik sahada. Çok bir varlık gösteremedik.

Abdülkadir’in yükseldiği ve sahanın en çok çalışanı Oğuz’un tamamladığı bir gol vardı sayılmayan. Taktir hakkı ama gol noktası gösterilse de yeriydi.

Olmadı dakikalar tükendi ama tribünlerin beklediği gol bir türlü gelmedi.

Elendik!

Kadroyu da tartışsak, hocayı da tartışsak artık faydası yoktu. Tabi İsmet Hoca “Bende anlayamadım!” demesini biz hiç anlayamadık. Hoca devam edeceğini belirtti. Taraftar nezdinde kredisi bitmiş bir hocanın devamlılığı İsmail Başkan’ın elinde.

Koskoca bir sezon uçup gitti. Adeta boşa gitmiş gözükmüş olsa da ilerleyen günlerde yapılacak iç muhasebe ile yaralar tespit edimelidir. Gerekli derslerin çıkarılmasıyla elbette gelecek yıla daha iyi hazırlanmayla üstesinden gelinebilir bu krizin.

Sezon başından beri yazdıkılarımız diye başlamak istemiyorum. Ancak bizlerin dışarıdan görüp de hatırlattıklarımız vardı.

Öncelikle işi baştan sıkı tutmaktı. Bu konuda ciddi sıkıntılarımız vardı. Adeta futbolcular elimizi kolumuzu sallaya sallaya çıkarız havası bir türlü geçmedi. Tavşan kaplumbağa misali liderin 3 puan gerisinde tamamladık ligi.

Yine Taner Hoca tutturdu 2 puan ortalaması diye. Oysa daha ilk haftalar diyeceğimiz maçlarda 70-75 puan arasından ligin şampiyonluğu belirler diye yazmıştım. O bile yetmedi 76 puanda bitirdi lider. Siz kafadan iki takımı puan tablosuna eklemeyecek kadar aciz misiniz?

Şampiyonluğu ligi 1 puan farkla bile olsa rakibinden önde bitiren takım kazanıyor. Bazen 65 olur bazen 70 olur! Ha bazı ligde 97 puan alsanız bile lider olamıyorsunuz.

Yine alınan futbolcular çok konuşuldu. Özel hayatlarına dikkat etmeyenlerin olduğu çok dile getirildi. Elbette onlarında eğlenme, vakit geçirme ve bir şekilde deşarj hakları var. Lakin bunu daha sağlıklı ortamlara yapmaları gerekiyordu.

Taraftarın görebildiğini, yazarların sürekli takım oyunu yok denildiği haftalarda “Bu lig böyle işinize gelinirse!” havasındaydı teknik heyet. Oysa futbolun evrensel gerçeği varken bizi uyutmaya kalktılar.

Bir de sürekli takım içinde uyumluluk, arkadaşlık ve birbirine bağlılık olayı çok konuşuldu. Aslında ben buna hak vermekle birlikte eğer futbolcu ki profesyonelim diyorsa çokta günümüzde gerek yok. Yani hani “abi” kavramını gerektirmez. Lakin bizim futbolcular daha o uluslararası profesyonelliğin çok gerisindeler. O kavram sadece sözleşme imzalarken geçerli.

Hep yazmaktan imtina ettiğimiz futbolcuları araştırma yani scout ekibi yine çok ama çok daha fazla tartışılacaktır. Bu lige çıkmamız halinde de olacaktı. Şimdi daha fazla irdelenecektir. Elbette başta Başkan İsmail Uyanık ve Yüksel Yıldırım buna karar vereceklerdir.

Yüksel Bey’in maç sonu taraftalarımızla olan diyaloğunda buna bir nebze de işaret etmiştir.

Elbette bu işin en büyük hüznünü yaşayan kuşkusuz İsmail Başkan ve Yüksel Bey olmuştur. Onlara sonsuz teşekkür ediyoruz. Mevcut borçla zaten biz bu heyacanı dahi yaşayamaz hatta yazmaya dahi gerek duymayacağımız günler bekliyordu bizleri.

Tabi canları yandı hem de çok. Hem maddi hem de manevi. Şirket mantalitesinin yani bir yerin kurumsal kimliğinin oluşması öyle hop demeyle olmuyor.

Kökleşmiş bir anlayış var kulüp üzerinde. Önce buna kulübe yakın isimler inanacak, sonra basın ve taraftar. Bu işin serüveni elbette daha uzun zaman alacaktır. Bekleyip sabır etmek düşüyor.

Hedeflerde ciddi bir yara alındığı aşikar. Ancak krizi yönetme uzmanı olarak bildiğimiz İsmail Uyanık Başkan’ın kısa sürede toparlanarak yeni hedefler ve uygulamaları da göreceğiz. İlla ki birileri çıkıp bu faturayı üstlenmek zorunda. Çünkü şirketlerde bir sıkıntı varsa ortada bir problem ve başarısızlık varsa mutlaka bunun faturası da birilerine çıkacaktır.

Biz daima SAMSUNSPOR diyenlerdeniz. Bunu için de bunu çok iyi bilen bir Başkan var. En azından içimiz yansada gönlümüz daha rahat olarak önümüze bakıyoruz.

İsmail Başkan katıldığı programda play-off’lar bitince bir ameliyattan bahsetmişti. Kendisine geçmiş olsun diyor, geçireceği operasyon sonrası sağlığına en kısa zamanda kavuşmasını diliyoruz. Allah şifa ihsan eylesin.

TUR SAMSUN’A KALDI!

Maçın Trt’den verilmemesinden tutun da hakemin kararlarına kadar bir sürü olumsuzluklar yaşadığımız bir akşam oldu.

Böylesi kritik bir maçın yayınlanmaması Sakaryaspor yönetiminin bilinçli ve kasıtlı bir uygulamasından başka bir şey değil. Çünkü bu maça zaten doğal olarak şehirlerinden ve yakın illerden gelecek bir çok taraftarı olacaktı.

Yılport Samsunspor’a karşı böylesi önemli maçta taraftarı takımını zaten yalnız bırakmayacaktı. Ancak onların kendi iç hesapları vardı ki bu da sahada kendisini gösterdi.

Maçın hakemi yönetimiyle adeta hakkımızı gasp etti. Evet öyle. Hem faullerde hem sarı kartlarda hemde yüzde yüz İlyas’ın düşürülmesine vermediği penaltı. Bir de futbolcularımızın maç içindeki itirazları vardı yine penaltı beklediğimiz.

Maçın öncesinden başlayarak yeniden takımı motivasyon çalışmaları, takımın yalnız kalmaması ve desteği için gösterilen çaba sonuç vermişti. Taraftarımız yine kendisine ayrılan yeri doldurmuştu.

Pankartımıza el uzatan birkaç kendisini bilmez rakip taraftarı genele yaymak istemiyoruz. Maç öncesinden oluşan güzel havanın bu kendini bilmezler tarafından bozulmasın diyoruz.

Maçın bütünü karşılıklı ataklar ve pozisyonlar vardı. Kaçırdığımız mutlak gol pozisyonları vardı. Kale sahası içinden hem ilk yarıda hemde ikinci yarıda.

Rakibin de atakları vardı. İlk yarıda serbest atış sonrası kale önünen kaçırdıkları mutlak gol akıllarda kalanıydı.

İkinci yarıya ağırlığımızı koyduğumuz zamanlara kalemizde golü görmemiz tam anlamıyla talihsizlikti.

Golün etkisinden kurtulup yine atak olduğumuz durumlarda gole yaklaştık.  Ancak Samet’in maçın sonlarına doğru kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda vuruşunun auta gitmesi en net pozisyonumuz olarak kayıtlara geçti.

Çok olumsuz yazmak istemem ama özellikle ataklara kalkarken ki acemice hareketler, bazı kademe hatalarımıza da dikkat edilmeli. Birkaç pozisyonda çok rahat adam kaçırdık arkaya mesala.

Diğer taraftan duran topları daha iyi kullanmalıyız. Ayrıca kanat organizasyonlarını ve rakibe presle kaptığımız topları da etkili kullanma konusunda daha dikkatli olmak durumundayız. Topu daha efektif kullanmak zorundayız. Yoksa istek ve mücadele anlamında iyi bir maçı geride bıraktık.

Kötü bir maç çıkartmadık bu akşam. Hem hakem hem de pozisyon şansızlığımız vardı. Hep böyle olacak değil.

Maçın ilk ayağını 1-0 kaybettik. Ancak bu skor ne rakibi tam olarak memnun eder ne de bizim turu kaçırdık ah vahlarına bürünmemize neden olur.

Maç ortada, tur ortada ve her iki takımın bir sonra ki maçta göstereceği hünerlerine bağlı.

Aslında avantajlı taraf biziz. Yılport Samsunspor ikinci yarıda evinde gösterdiği performansla turu geçmeye en yakın taraf.

Futbolda 90 dk bitmeden kimse kazandım diyemez. Kaldı ki bu çift ayaklı bir maç trafiği. Oynanacak koskoca bir 90 dakikamız var. Ümitsizliğe girmeden, mücadeleyi bırakmadan ve taraftarını arkasına alacak takımımız sahadan istediğini de almasını bilecektir.

Rakiplerin bize karşı daha rahat psikoloji içine çıkıyor olmaları ve bizim futbolcularımızın daha çok kendilerini baskı altında hissetmeleri mi acaba pozisyonları kaçırmamıza etkili oluyor diye düşünmeden edemiyorum.

Çünkü rakiplerden hangisi olursa olsun gerek maddi gerekse takım kalitesi anlamında bizimle oynadıklarında çok da kaybedeceği bir şey yok ama bizim daha çok hesap kaybımız olacaktır. Netice de rakipler yenilsede haklı bir mazeretleri var. Ama bizim yok. Bu durumda ister istemez futbolcularımızın hata yapma oranını artırmaktadır. Elbette mazeret değil ama mümkün deyip geçelim.

Yönetimin acilen federasyona şikayette bulunması ve daha kıdemli bir hakemin verilmesini sağlaması gerekiyor. Gerçekten bu yıl çok puanlarımızı götürdü hakemler. Bari turu götürmelerini engelleyelim.

Samsunspor’umuz inanıyorum ki bu turu geçecektir.

Yazıyı bitirdiğim anlarda Tuzlaspor’un Manisa B.B maçına hakem hatalarından dolayı çıkmayacağı açıklamasını gördüm. Tüm bunlar tesadüf mü? Yoksa bilinçli bir işlem mi? Aman Samsunspor bazı takımların karşısına çıkmadan elensin mi? Hadi bakalım kolay gelsin…Bunu buraya bir not edelim ilerleyen haftalarda göreceğiz.

SİZLERE İNANMAK İSTİYORUZ!

Öyle bir maç ki not dahi tutmadık. Rakip Manisaspor’a saygı duyalım, gençlerin verdiği onurlu mücadele için değerlendirme yapmayalım diye.

Çünkü ölçü olmayacak bir maçtı. Hani denk mücadele olur da yazarsınız, değerlendirirsiniz.

Yaptıkları mücadeleyi ayakta alkışlıyorum. Bu sezon aldıkları 4 galibiyet ve 3 beraberlikleri vardı. Boşuna değilmiş dedirttiler. Sahalarında çok zor kaybettikleri maç var geride kalan sezon içinde.

Geçen sezon Gaziantepspor karşısında kaybedilen maç geldi akıllara. Yabana atılmayacak pozisyonlar verdik. Hatta geçen haftanın flaşı Furkan’ın yaptığı penaltı verilmiş olsa kim ne diyebilirdi?

Düşünün o zaman maç beraberliğe dahi gelecekti. Allah’tan maçın başında ilk on birde oyuna başlayan Muhammet Beşir’in golü geldi de skoru önde tuttuk. Şık goldü.

Sonrasında Bahattin, Erhan ve yine Beşir ile gole yaklaştık. Enes biraz daha rahat oynayacağı maçta beklenenin gerisinde kaldı. Tıpkı Bahattin gibi.

İkinci yarıda da Manisaspor gençleri fazlasıyla mücadele ettiler. Yırtındılar adeta. Top nedeyse onlarda oradaydı. Kaptıkları toplarla cesur bir şekilde kalemizde gol aradılar.

Ramazan’ın geçen haftadan sonra yine isabetli ortasıyla Erhan Şentürk farkı 2’ye çıkaran golünü izledik.

Çok fazla geçmeden ev sahibi takım aradığı ve hak ettiği golü de gecikmeden bulmuş oldu. Sonrasında yine bizim takım reaksiyon vermekte zorlandı. Maç berabere bitmiş olsaydı sürpriz olmayacaktı anlayacağınız.

Oyun anlamında, topları doğru kullanmada ve final paslarında oldukça kısır bir maçı geride bıraktık. Çok farklı kazanacağımız bir maç beklentimizi yine “buna şükür!” diyerek bitirdik.

Artık play-off’larda neler olur hep beraber bakacağız. İşin şakası yok. Elbette eksikler var denilebilir. Ancak sahada ki hangi oyuncu kötü ki. Bir başka takımda banko 11’de olacak futbolcular. Bunun için mazeret yok.

Bünyamin ilk kez sahada yer aldı. Oyuna sonradan girmiş olmasına rağmen ümit veren bir görüntü çizdi. Ancak bizim şu saatten sonra takımdan istediğimiz tek şey üretkenlik!

Böyle bir takım karşısında neden zorlanıyoruz. Neden halen oyun kimliğimiz yok?

Ben şuna katılmıyorum “burası 2. Lig!” Çünkü bu takımın elit oyuncuları olduğu, kaliteli isimlerin olduğu ve bir çoğunun teknik yönünün diğer takımlardan bir üstte olduğu kabulü sadece bizler değil tüm takımlar dahi kabul ediyor.

O halde sorun yine takımın içinde. Ya kendilerine aşırı güveniyorlar, ya da mücadele etmekten yoksunlar. Bence ikincisi. Çünkü baştan beri yazdığım bir şey vardı ki işi sıkı tutun diye.

Artık tüm bu değerlendirmeleri play-off sonrasına bırakacağız. Önümüze gelecek sonuca göre durumu değerlendirmek en doğrusu. Yine favoriyiz ama şimdiden rakipler bizi daha kolay geçebileceklerini düşündürdük. Belki de iyi bir şeydir.

Sizlere inanmak istiyoruz. Çünkü başta başkan olarak tüm yönetim sizleri bu işi rahat başarmak için sezon başından getirdiler. Çoğunuzu bizler tanımıyorduk. Zamanla tanıdık. İnişli çıkışlı grafikle bugüne kadar geldik.

Liderin peşinden 3 puan gerisinde sezonu bitirmek üzereyiz. Bir maç kaldı. Son yılların değil sadece uzun yılları da kapsayacak şekilde bir sezonda en çok puanını kulüp tarihinde toplamış oldunuz. Bunu inkar edemeyiz. Belki de şansız şekilde maçlarda kaybettiniz, puanlarda bıraktınız sahada!

Zaten eğer başka türlü olsaydı yani çok kötü olsaydınız orta sıralarda olurdunuz. Kritik maçlarda eğer beklenen galibiyetleri almış olsaydınız şuan sizleri göklere çıkarmak için bekleyen bizleri de taraftarları da fazlasıyla memnun etmiş olacaktınız.

Hiçbir şey bitmedi! Şimdi kalan maçlarda bu işin üstesinden gelmenizi bekliyoruz. Her ne kadar mu maçta beklenen futbol olmasa da size güvenmek ve inanmak istiyoruz….

Maçı zor şartlarda bizlere ulaştıran Taraftarın Sesi ekibine teşekkür ederim.

TÜM HAZIRLIKLAR PLAY-OFF İÇİN!

Soğuk ve yağışlı bir günde oynandı maç. Samsun’un yüksek yerlerinde Nisan ayının bugünlerinde çokta alışık olmadığımız üzere kar yağışının olduğu bir günde taraftarın da maça ilgisi az oldu.

Elbette bunun nedeni artık tüm hazırların play-off olmasının da etkisi vardı. İstenmeyen bir durum ama son haftalarda alınan üst üste beraberlikler bize bu gerçeği yaşattı.

Matematiksel anlamda devam etmiş olsada şampiyonluk bir de rakiplerin durumu ve oynayacağı takımların gerçeği var.

Furkan’ın uzun haftalar sonra kalede yer alması şaşırtıcı değildi. Çünkü kritik haftalar oynayacağız. Play-off öncesi olası bir sakatlık durumunu göz önüne alarak kaleyi Furkan’a teslim etti İsmet Hoca.

Farklı kazanmamızın yanında Furkan’ı da kazandık. Maç boyunca yaptığı kurtarışlarla farkın kapanmasına hatta maçın berabere dahi bitmesini engellemiş oldu Furkan. Bu müthiş dönüşünden dolayı kendisini tebrik ediyoruz.

İsmet Hoca’nın sol bek konusunda Canberk’i neden tercih etmediği hususunu çok anlamış değilim. Çünkü rakibin tüm atakları o kanattan geldi. Kaldı ki Canberk yedeklerde soyundu. Bu durumda kadrodaysa sahada neden olmadığını da ister istemez sorguluyoruz.

Maça istekli ve hızlı başladık. Rakip takımdan defans oyuncusu Semih’in ayağının kırılması çok büyük bir üzüntüye sebep oldu. Kendisine geçmiş olsun diyorum.

Samet ve Abdülkadir’le yakaladığımız gol pozisyonları sonrası. Erhan Şentürk ile öne geçtik. Sonrasında rakibin yakaladığı pozisyonları Furkan’ın müthiş kurtarışları ile karşılık verdik.

Ramazan’ın derinlemesine güzel asistine Bahattin tek vuruşla topu filelere göndermesiyle farkı artırdık.

Orta alanların biraz rahat geçildiği bir maçı gördük. Hakemlerin dahi rahat oldu bir maçtı doğrusu.

İkinci yarı da ilk yarıda olduğu gibi hareketli başladı. Maçın genel hakimiydik. Bulduğumuz pozisyonlarda final topları daha iyi değerlendirmemiz gerekliliğini yineliyoruz. Çünkü önümüz de final maçını da göz önünde bulunduracak olursak 5 maçlık bir play-off serisi olacak.

Erhan Şentürk, Bahattin ve Abdülkadir üçlüsünün nasıl bir pozisyon içinde olacağını görmek istedi hoca. Bunun için elbette rakiplerimize bol pozisyon verirsek sonucun böyle olmayacağı ortada.

Antrenman niteliğinde bir nevi değerlendireceğiz kalan maçları. Bunun içinde özellikle futbolcularımızın mücadele güçlerini artırmaları gerekiyor. Topun isabet oranı, paslaşmalarda ki kalite ve rakibe alan vermeme gibi futbolun genel kuralları herkesçe malum. Ancak bununla birlikte topun hakimiyeti ve kazanılan topların çok iyi yönlendirilmesi de önemli bir durum.

İkinci yarı da topun hakimi olarak geçti. Kazanılan iki gol sonrasında 4 farklı bitti maç. Samet ve Bahattin ile skoru artırdık bu yarıda.

Haftalar sonra Muhammet Beşir ikinci yarının sonlarına doğru sahada yerini aldı. Fena da oynamadı ama o şutu gol olsaydı çok  daha iyi olacaktı.

Bundan sonra çok fazla bir şey yazma olayı geçti. Nasıl oynayacağın değil turları nasıl geçeceğin sorusuna cevaplar aranacak.

Bunun içinde çift maçlı oynanacak maçlarda istenilen skorların elde edilmesi konuşulacak. Zaten son haftalarda ki alınan üst üste beraberliklerle nelerin kaçtığı ortada. Ancak bunları konuşup tekrar tekrar gündeme getirmenin sırası değil.

Önemli olan bundan sonra ki maçlarda takımın yanında olarak şampiyonluğun ne derece istenildiğini bir kez daha göstermek olmalıdır.

Ben şahsen bu takıma inanmayı tercih ediyorum. Çünkü hali hazırda play-off grubunun da en güçlü adayıyız. Bunun için sahada mücadele şart.

Hatırlayan olur mu bilmem ama daha ilk yarıda ki maçlarda şampiyonluk için 75 puan civarı olacağını yazmıştım. O zaman Taner hoca halen iki puan ortalama diyordu. Gelinen nokta da İsmet Hoca hedefin 3 puan gerisindeyiz diyor. Lakin o bile yetmiyor görüyorsunuz.

Söz artık ne bizlerde ne yönetim de her şey taraftarın desteğiyle futbolcularda bitecek. Bizlerde o halde gösterin maharetinizi diyoruz.

TARAFTAR DAHA NE YAPSIN?

Taraftar ya da seyirci…Son dönemlerde bu moda oldu hani bağıranlara taraftar, sakin şekilde izleyenlere de seyirci deniyor ya. Siz nereye kendinizi konuşlandırırsınız onu bilemem ama bir kulüp için o tribünde yerini alıyorsa benim için daima saygı görür ve görmelidir de!

Neden yazdım bunu sorunuz olacaktır. Hacettepe’nin oynadığı stat da yerini pahalı bilet uygulaması olmasına rağmen gencinden yaşlısına, çocuğundan bayanına kadar herkes vardı. Hatta Samsun’dan gelen az olmasına rağmen Ankara’da yaşayanlar daha ağırlıktaydı.

İçlerinde epey yaşı ilerlemişler vardı birde Allah sağlık versin kendisi felçli olduğu her halinden belli olan ve yaşı bir hayli de olan bir taraftarımız da vardı. Yanlarında ona refakat eden 3 kişi de vardı. Hava yağışlı ve soğuk olduğunu da hatırlatayım. Bir de stadın yanında boş yerlerden saha gözüküyordu orada da duran Samsunspor sevdalıları vardı.

Taraftar ilk yarı suskundu ama ikinci yarı takımını ayağa kaldıran ve gollerin atılmasında da etken bir tezahürat vardı. Yine de maç sonunda oynanacak play-off’lar düşünülerek takım çağrıldı ve onlara moral verildi. Doğrusu da buydu. Bizim taraftar her zaman işini bilir yani.

Tribün olayı çok farklı bunu elbette kabul ediyorum. Ancak buna uyan yada ayak uyduran da sahada futbolcu topluluğu olacak arkadaş. Taraftar her yerde desteklerini verdi, veriyor ve vermeye de devam edecektir. Daha ne yapsın taraftar?

İlk yarıda isteksiz ve ne oynadığı belli olmayan bir takım görüntüsündeydik. Karşımızda da bunu fark eden genç ve koşan bir takım vardı. Hacettepe biliyorsunuz Gençlerbirliği’nin yedek takımı. Genç bir ekip. Gelecek vaat eden futbolcular burada yetişiyor.

Zaman zaman kaleyi yokladığımız anlar oldu. Kale önünde her ne kadar Bahattin’i buluşturamamış olsak da Oğuz ile uzaktan şutlarla kaleyi yokladık. Orta alanımız dan ve kanatlardan çok fire verdik ve bundan dolayı da rahat geldiler.

Rakip geliştirdiği ataklarla bir hayli kalemizi zorladı. Bunlardan Aytaç ve Cenk’in iyi kademelerini de gördük. Ancak ilk yarının sonlarında yaşanan rakibin golüne engel olamadık. Aslında bu gol göz göre göre geldi diyebiliriz.

Rakibe oyun alanı verdik, top ayağımızdayken de ikili üçlü baskılarını gördük bundan dolayı da bir hayli kaleyiciye geri pas yaptık. Bu durumda elbette istenilen bir durum değildi. Hani rakibin üstüne gitmeyip yada çekinenlerin yaptığı hareketlerdir bunlar.

İkinci yarı Abdülkadir ve Onur girdi. Bunun etkisiyle de bir hayli rakip alanda gözükmeye ve baskıyı artırmaya başladık. Sağlı sollu ataklar sonunda Ramazan’ın ortasına Abdülkadir’in kafa golüyle eşitliği sağladık.

Tempoyu artırınca oluyormuş yani. Rakibin de kontra atakları vardı ve etkiliydi. Başka hakem olsaydı kensin bir penaltıları vardı. Ancak Hakan Ceylan çok net hareketlerle devam dedi. Maçın genelinde her ne kadar ikili mücadele de aleyhimize kararlar vermiş olsada bu kararına sevindik.

Yine baskıyı artırıp oyunu rakip yarı alana yıkınca pozisyonlar ürettik. Bunun neticesinde de rakibi hataya zorladık ve penaltıyı kazandık. Topun başında olan Abdülkadir de öne geçiren golümüzü kaydetmekte zorlanmadı.

Abdülkadir, oyuna girdikten sonra hem koşularıyla hem de hareketleriyle önemli bir iş yaptı. Oyun içinde yönlendirmeleri de dikkat çekiciydi. Maç sonunda dahi devam etti bu durum.

Kaçan pozisyonlar, rakip alanda baskı son dakikalara skoru korumak iç güdüsü olunca ve hakemin her an oyunu bitirme düdüğünü bekleyip konsantrasyon düşünce de son dakika golüne engel olamadık.

Bu gol son haftalara taşınan liderlik beklentisini de iyiden iyiye bitirmiş oldu. Her şey playy-off umutlarına kaldı.

Büyük bir hayal ve beklentiyle başladığımız, açık ara lider olacağımız bir ligin sonunda elimizde playy-off kalmış oldu.

Başkan İsmail Uyanık, maç sonunda da belirttiği gibi şimdi tüm hesaplar buradan çıkma üzerine yapılacak.

İsmet Hoca, üst üste alınan beraberlikler ve yenilen son dakika gollerine çözüm bulmak durumunda. Sebebini her ne kadar bilemese de bu dakikalarda ciddi konsantrasyon eksikliği olduğu açık. Nasıl olsa kazandık duygusundan sıyrılmak gerekiyor. Eğer play-off’larda başarılı olmak istiyorsak.

Çünkü oynanacak maçlar ki finali de  hesaplayacak olursak +5 maç daha oynanacak. Bunun içinde hem kondisyon hem de konsantrasyon olarak iyi hazırlanmak durumundayız. Yine en güçlü adayların başında olacağız ama biz yine de temkini elden bırakmayalım.

Sezon başından beri kağıt üstünde favori olduğumuz bir ligi geldiğimiz noktada ilginç bir şekilde liderlik dışında kalarak bitirmek durumundayız. İlginç dedim çünkü kaybedilen puanlara bakılında sadece son dakikalarda kaybedilen 6 puanımız var. Bir de ortalama 2 puan hesabı tutmasına rağmen…Diğerlerini siz hesaplayın artık.

Bizler ümidimizi koruyoruz. Başkanımıza güveniyoruz ve inanıyoruz. Ancak futbolcu kardeşlerimiz “nasıl olsa hallederiz!” mantığının da bizleri buralara getirdiğini de belirtmek gerekir. Nitekim buna yönelik sezon başından beri uyarılarda bulunmuştum. Arzu edenler arşivlerden bakabilirler.

İsmet Hoca’nın, heyacanını yitirdiğini gözlemlediğimi belirtmek isterim. Muhtemeldir ki o da işin buralara geleciğini hesap edemedi. Ancak o da ciddi olarak kendi iç motivasyonunu tekrardan kazanmalı. Aksi durum varsa gereğini yapmalıdır.

Acı yazmak ve tüm arızaları burada belirtmek kolay olanıdır. Lig henüz bizler için bitmedi. Bundan dolayı şuna buna değilde takıma yine destek verecek olan bizleriz. Elbette yüreğimiz yanıyor, acıyor, üzülüyoruz lakin şuan buna çözüm futbolcu anlamında yok.

Eğer onlarda bu takımı bir üst lige çıkartmak istiyorlarsa artık tüm neyi var neyi yok ortaya koysunlar istiyoruz. Zaten sorun da burada değil mi?