HESAPTA YOKTU!

20 Ocak 1989 Tarihini unutmak mümkün mü? Kazada vefat edenlerimizi rahmetle, hayırla ve özlemle anıyorum.

Kazanın akabinde yaşadıklarım halen taptaze, Büyük Cami’deki cenaze töreni…çok büyük acı çok..Neyse 30 yıl olmasına rağmen unutulmaması ve her geçen yıl daha da kalabalıklar şeklinde anılması çok daha anlamlı…Varolun büyük SAMSUNSPOR TARAFTARI!

Hazırlık kampını çok iyi değerlendirmiş takım olarak gitttik Diyarbakır’a.

Öyle ki iki 1. Lig takımını adeta sahada pes ettirerek yenmiştik.

Takımımızdan öyle emindik ki skor tahmini yapmak güçtü ama galip geleceğimizden kimsenin kuşkusu yoktu. Öyle ya takım çok iyi bir kamp dönemi geçirmişti.

Maçın sahada oynandığının gerçeğini yaşadık bu maçla birlikte. Aslında bunu daha evvelden de biliyorduk ama her neyse unutmuş gibiydik.

Önceki yazımda uyarmıştım Tamer Hoca’yı, kredin az ve asla mazeret kabul etmeyiz diye.

Bir uyarı daha vardı daha cesur oynamalıyız ve toptan korkmamalıyız diye. Ayrıca çift forvet mutlaka olmalı diye.

Çift fovet daha iyi kullanılmalı. Elbette formda bir Erhan Şentürk’e kimse itiraz edemez. Ancak o kanatlardan etkili olamıyor ve daha ortaya yakın oynamalıydı.

Takım sahada futbol resitali sunmak derler ya öyle duruyordu maça başlarken. Ama rakip öyle değildi. Dişe diş mücadele, gerekirse tüm pislikleri yaparım ama bu maçı alırım havasındaydı. Nitekim öyle oldu ve maç boyunca da bu devam etti.

Rakip öne geçmeden evvel golün zaten sinyallerini veriyordu. Benzer pozisyonda golleri ofsayttan iptal oldu ama her nedense aynı yerden kullanılan serbest atıştan kalemizde golü engelleyemedik.

Golden önce Samet’in mutlak gollük pozisyonu vardı. Böyle bir deplasmanda buldun mu atacaksın.

Devre biterken ters kafa vuruşuyla beraberliği sağlasakta rakibin direncini kıramadık ve uzatmalarda gelen gole engel olamadık.

İkinci yarı başladığında da ilk yarıda olduğu gibiydi. Değişen bir durum yoktu. Uydurma bir penaltıyla gelen 3. gol işimizi daha da güçleştirdi.

Abdülkadir’i nihayet görebildik ve onun golüyle fark bire inmiş olsada sahadan mağlup ayrılmayı engelleyemedik. Rakip golden sonra on kişi kalmıştı ama biz bunu lehimize çeviremedik.

Maçın akabinde Taner Hoca’nın yaptığı açıklamalar zaten sosyal medyada “istifa” çağrılarının daha da alevlenmesine yol açtı.

“Diyarbakır’ın fiziki şartlarından dolayı çocukların üzerinde zaten bir korku vardı ve bunu dağıtmaya çalıştık!”

Bu açıklamayı kime göre neye göre ve hangi duyumlara göre yaptı Taner Hoca. Ayrıca kendisi de orada o ilde ve takımda çalışmış biri. Bu tür açıklamalarının nerelere varacağını hesap etmeliydi.

Hiçbir şekilde mazeret kabul görmez bir mağlubiyeti bu şekilde basit gerekçelere sığınarak anlatmanız mümkün değil.

İsmail Uyanık’ın olaya müdahil olacağını düşünüyorum. Mutlaka hem futbolcular hemde teknik heyet ile görüşmeden acil bir karar alacak bir kişi değildir.

Futbolcularımızın da doğrusu ne düşündüğünü merak eder olduk. Herşey iyi giderken bu durumda kimler sorumluluk alacak? Ayrıca hepsinden önemlisi olası bir teknik adam değişikliği ne götürür ne getirir?

Öyle ya şuan ligleremizin geneline baktığımızda bir iki takım dışında değişikliklerin çokta fayda getirmediği görülüyor. Manchester United teknik direktör değişikliğinde 7 de 7 yapmasını örnek almayacaksak. Hoş orada da başka işler döndüğü gibi bizde de yoksa.

Bu güçlü kadroyla uzun bir seri galibiyetler beklemek hayal değil, olmamasına da mazeret bulmak artık imkansız!

İş kazası istemiyoruz demiştik ama daha yolun başında yaşadık!

Bir yanıt yazın